24 Kasım 2016 Perşembe

AMASRA'DA KÖMÜRLÜ TERMİK SANRTAL



Amasra, tarihi ve doğal güzellikleriyle tüm dünyanın ve ülkemizin güzide mekanlarından birisi. Her yıl yüz binlerce kişi bölgeyi görmek ve doğayı yeniden keşfetmek için 3500 yıllık geçmişiyle UNESCO Kültür Mirası adayı olan Amasra’ya gidiyor.
sevgilisi kim - kimle sevgili - kimin sevgilisi - Sitemap
2010 yılında faaliyette olan 19 kömürlü termik santral, 7900 kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Maalesef bu sayı her geçen yıl artmaya devam ediyor. Şu an Türkiye’de Amasra dahil 71’e yakın santral planı var. Bu daha da fazla zehir havaya karışacak demek.
Ülkemizde temiz enerji dönüşümünü başlatmak için kömürlü termik santral devrini hep beraber kapatmalıyız.
ÇED olumlu kararını iptal ettirmek için 2000'den fazla kişiyle en büyük davacıya sahip çevre davasını açan Amasralılara destek vermek için kampanyayı imzala.

16 Kasım 2016 Çarşamba

İklim Değişikliğiyle Mücadele ve İş Dünyası



İşletmeler, tedarik zincirleri ve üretim süreçleri başta olmak üzere her aşamada enerji ve diğer doğal kaynaklara olan taleplerini, dolayısıyla ekolojik ayak izlerinin her bir bileşenini sürdürülebilirlik ilkesinin ortaya koyduğu sınırlar çerçevesinde gerçekleştirebilirler. 

İklim değişikliğiyle mücadelede de iş dünyasına önemli rol düşüyor. Bunun ilk adımı işletmelerin karbon ayak izlerini, yani sera gazı emisyonlarını ölçmeleri ve kayıt altına almalarıdır. Sonraki adım ise, karbon ayak izini azaltacak önlemleri (enerji verimliliği önlemleri, yenilenebilir enerji üretilmesi ya da satın alınması) tespit etmek, bu konuda gerekli yatırımları en efektif biçimde yerine getirmektir. 

WWF, küresel ölçekte yürüttüğü Climate Savers (İklim Kurtarıcıları) Programı ile iklim değişikliğiyle mücadele konusunda öncülüğü üstlenip üzerlerine düşeni yapan şirketleri destekliyor. Bu programa katılan şirketler toplam CO2 emisyonlarını 50 milyon ton seviyesinde azaltma başarısı gösterdiler. 

WWF-Türkiye de, karbon ayak izini ölçüp, sera gazı emisyonlarını azaltmak için harekete geçmek isteyen şirketlere destek veriyor.

Karbon ayak izini düşürmek isteyen şirketler için birkaç öneri:

1. Enerji verimliliği önlemleri ve yatırımları
2. Enerji ihtiyacını yenilenebilir enerji kaynaklarından temin etmekten ya da kendi yenilenebilir enerjini üretmek
3. Karbon offset (sıfırlama) sertifikaları.

Karbon emisyonunu tespit edip bunu azaltmak isteyen işletmelerin yararlanabileceği, WWF tarafından desteklenen bir takım uluslararası programlar vardır: Gold standard, Gold Power, WindMade.

KAYNAK

İKLİM İLE MÜCADELE



Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin geçtiğimiz yıl Paris’te gerçekleşen 21. Taraflar Toplantısı (COP21) yıllardır beklenen iklim anlaşmasının imzalanmasına sahne oldu. Paris’te bu anlaşmanın imzalanması o kadar büyük bir adımdı ki Marakeş’teki COP22’nin pek de hareketli geçmesi beklenmiyordu.
Ancak Marekeş öncesi yaşanan gelişmeler, beklentileri tersine çevirdi. Paris'te, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu, 192 ülke tarafından imzalanan Paris Anlaşması'nın yürürlüğe girmesi için küresel sera gazı salımlarının toplamda en az yüzde 55'inden sorumlu 55 ülkenin anlaşmayı onaylaması gerekiyordu. Bu süreç beklenmedik bir hızla ilerledi; Marakeş’teki 22. Taraflar Toplantısı öncesinde Paris Anlaşması yürürlüğe girdi. Böyle olunca Marakeş'teki Taraflar Toplantısı da bir anda Paris Anlaşması'na taraf ülkelerin ilk toplantısı (CMA1) haline geldi. Marakeş’teki toplantının ilk haftasının sonuna yaklaşırken, anlaşmayı onaylayan ülkelerin sayısı da hızla artmaya devam etti ve ediyor. Aralarında Çin, ABD, Avrupa Birliği ve hatta Suudi Arabistan gibi ülkelerin bulunduğu taraf ülkelere bu hafta önce Japonya (8 Kasım) sonra  Avustralya (10 Kasım) katıldı. Türkiye ise dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında (G20), anlaşmayı onaylamayan sadece 4 ülkeden biri.
Bilimsel çalışmalar, Paris Anlaşması'nın yürürlüğe girmesindeki bu rekor hızın, verilen iklim mücadelesinde de aynı ivediliği beraberinde getirmesi gerektiğini vurguluyor. Paris Anlaşması, küresel ortalama sıcaklıklardaki artışın 2°C’nin altında, tercihen 1.5°C eşiğinde sınırlandırılmasını amaçlıyor. Diğer yandan hükümetlerin Paris’e gelirken hazırladıkları ‘Ulusal Katkı Niyet Beyanları’ (INDC) ise maalesef bu hedefle uyumlu değil. Anlaşma yürürlüğe girmeden bir gün önce ‘Birleşmiş Milletler Çevre Programı’ (UNEP), yayınladığı raporda (2016 Emissions Gap Report), ülkelerin ulusal katkı niyet beyanlarında (INDC) ortaya koyduğu emisyon azaltım hedefleri ile Paris Anlaşması’nın hedefleri arasındaki farkı hesapladı. Söz konusu rapor, ülkelerin mevcut hedeflerin göre hazırladığı projeksiyonda yüzyılın sonunda yaşanacak sıcaklık artışının 3.4°C olacağını ortaya koydu.
Ayrıca, yenilenebilir enerji dönüşümü önlenemez bir hızla ilerliyor. Eğer liderler, ülkelerini bu gelişmelerin dışında bırakırsa, ülkelerinin istihdam, yatırım ve teknolojik ilerleme fırsatlarını kaçırmasına neden olacak. Bu yüzden, buradaki genel kanı, Trump’nın da bu dönüşüme karşı gelemeyeceği ve bu yüzden iklim camiası, Çin’de, Hindistan’da, Afrika’da, Avrupa’da giderek hızlanan enerji devriminin önünde duramayacağından emin.
Tam da bu nedenden, Türkiye’nin de iklim değişikliği ile mücadele trenini bir an önce yakalaması ve bu mücadelenin sunduğu yan faydalardan mahrum kalmamak için bir an önce güneşe yelken açması gerekiyor. 

14 Kasım 2016 Pazartesi

Süper Ay Fotoğrafları

Yoksa siz Süper Ay'ı görmediniz mi?  Öyleyse sizler için derlediğimiz, dünyanın çeşit yerlerinden çekilmiş Süper Ay fotoğrafları :)








10 Kasım 2016 Perşembe

70 YILIN EN BÜYÜK DOLUNAY TUTULMASI


NASA, 14 Kasım’da meydana gelecek 'Süper Ay'ın, 21. yüzyılda gerçekleşecek en yakın dolunay olacağını belirtti.


NASA’dan yapılan açıklamada, “14 Kasım’da meydana gelecek dolunay sadece 2016’nın değil, aynı zamanda 21. yüzyılın da en yakın dolunayı” dendi.
Ay’ın, 25 Kasım 2034’e kadar dünyaya bu yakınlığa gelmeyeceğini ifade eden NASA’dan yapılan açıklamada, “Ay, ufka yakın olduğu süreçte ağaçların, evlerin ya da yerde duran diğer objelerin arasından gözlemlendiğinde doğal olmayan bir şekilde büyük gözükecek” ifadelerine yer verildi.




Dünya ile Ay’ın son olarak 1948 yılında birbirlerine bu kadar yaklaştıkları belirtildi.

KAYNAK

ATATÜRK VE DOĞA

YÜRÜYEN KÖŞK


Bir gün Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Yalova sahilinde bulunan bir çınar ağacının güzelliğinden etkilenerek ağacın yakınına bir köşk yapılmasını emreder.

Köşk kısa sürede yapılır… 
Ancak bir süre sonra ağacın dalları köşkün çatısının üzerine gelir. 
Bir yıl kadar sonra Atatürk ziyaret için köşke tekrar geldiğinde; köşkün yetkilileri durumu anlatarak dalları kesmek için izin isterler.
Ancak; Atatürk çınarın dallarının kesilmesine izin vermez. Köşkün yerinin değiştirilmesini emreder.
Bunun üzerine İstanbul Belediyesi’nin ekipleri çalışmalara başlar. Köşkün temeli açılır, tren raylarının üzerinde hareket ettirilerek ağacın biraz daha uzağına yerleştirilir.
Bu olay zamanın gazetelerinde belge ve fotoğraflarıyla yer almaktadır. O günden bu güne köşkün adı “Yürüyen Köşk” olarak bilinir.

KAYNAK


9 Mart 2016 Çarşamba

KURAKLIK...

Son 900 yılın en kötü kuraklığı!



NASA araştırmacıları, Türkiye, İsrail, Ürdün, Lübnan, Filistin, Kıbrıs ve Suriye’yi kapsayan Doğu Akdeniz bölgesinde 1998 yılında başlayan kuraklığın, muhtemelen son 9 asrın en kötü kuraklığı olduğunu bildirdi.
Doğal bir olay olan kuraklığın etkileri, iklim değişikliği ve insan faaliyetleriyle daha da şiddetli hale geliyor. İklim değişikliği 21. yüzyılın rakipsiz en önemli sorunlarından. Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliği ve dolayısıyla kuraklıktan en fazla etkilenecek bölgeler arasında yer alıyor.

İklim değişikliği gözle görülse de, kömüre yatırım devam ediyor

2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı, Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5°- 4°C artacağını, artışın Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerinde ise 5˚C’yi bulacağını öngörüyor.

Türkiye’de iklim değişikliğinin etkilerini birebir yaşamamıza rağmen, değişikliğin büyük nedenlerinden kömürlü termik santrallere yatırım hızla devam ediyor. Türkiye’de şu anda 60 yeni kömürlü santral planı var. Kömürlü termik santraller, hem iklim değişikliğine neden oluyor, hem de yeraltı su kaynaklarına büyük zarar verirken su kaynaklarının azalmasına ve kirlenmesine sebep oluyor. Bunun yanı sıra, güneş ve rüzgar gibi temiz enerjilere yönelmek yerine daha fazla HES yapılarak nehirler baskı altına alınıyor. Oysa iklim değişikliği HES’lerin üretimdeki payının düşmesine neden olacağından, bu açık daha yüksek maliyetli doğal gaz ve kirli kömür santralleri ile ikame edilecek. Bu kısır döngüden kurtulmak için önce fosil yakıtlara bağımlılığımızdan kurtulup iklimi dengelemeli ve teknolojiyi daha fazla su tüketmek üzere değil, suyu az kullanma teknolojilerini geliştirmek üzere kurgulamalıyız. Yatırım planlamaları yapılırken yatırımların uzun vadeli çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri göz önünde bulundurulmalı ve havza ölçeğinde planlanmalı.

Kömürlü termik santrallerin su kullanımı

TÜİK tarafından açıklanan verilere göre 2012 yılında termik santraller tarafından 6,4 milyar metreküp su çekildi. Bu miktar, Türkiye'de yıllık insan kullanımı için uygun olan su miktarının yaklaşık %6'sınakarşılık geliyor. Yerli linyit ile yapılması planlanan diğer santraller de faaliyete geçerse bu rakamın katlanması bekleniyor. TEMA'nın 2013 yılında yayınladığı uzman raporunda da belirtildiği gibi sırf Konya Karapınar Havzasındaki yapılması planlanan 5870 MWe santralin yılda 2.585.952.000 m3 su kullanacağı tahmin ediliyor.

Ne yapabiliriz?

  • Kuraklıkla baş edebilmek için suyu çılgınca tüketmek yerine, suyu daha evde arıtarak tekrar ve tasarruf yaparak kullanmalı, endüstri ve tarımda da az ama verimli kullanmalı, arıtarak geri dönüştürmeliyiz.
  • Fosil yakıt bağımlılığını azaltarak; hem iklim değişikliğinin önüne geçebilir hem de çevresel baskıyı azaltarak su kaynaklarının korunmasına katkıda bulunmalıyız.
  • Çatılara yağmur suyu toplama sistemleri ve güneş panelleri yerleştirmeli, bu sistemleri yaygınlaştırmalıyız.
  • Endüstri ve enerjide su tüketimini en aza indirmeli, bu sınırlı ama en önemli kaynağı doğru kullanmalıyız. Doğru bir su yönetimi iklim değişikliğinin yarattığı kuraklık ve afet koşullarına uyum sağlanmasında en önemli adım olacaktır.                                                                                      

İklim İçin...


Evin: İklim değişikliği savaşlara yol açarken Türkiye’nin emisyon artış hızı utandırıyor.

Bugünlerde Suriye, Irak ve Türkiye hava sahalarında yok, yok: ABD, Rusya, Fransa, İngiltere hava saldırılarını yoğunlaştırdı, Almanya da tornado jetlerini gönderdi. Dünya devleri savaş kararları verirken ‘şiddetle, bombayla, jetle bu işin çözülmeyeceği’yorumlarına pek aldıran yok.
Paris’teki İklim Zirvesi (COP21) vesayet savaşının gerçek savaşa dönüştüğü günlere denk geldi. İklim değişikliği sebebiyle beklenenden önce ve çok üstünde afetlerin yaşanacağını artık herkes biliyor, kabul ediyor. Gezegenin en fazla ortalama +2 derecelik artışı kaldırabileceği kesinken, çocuklarımızın 2100’de +2,7-3,7 derece daha sıcak bir gezegende yaşayacağı anlaşıldı.
Fakat dünya liderlerinin COP21’nin açılışındaki buluşmasına bile savaş ve Türkiye-Rusya krizi damga vurdu.
Bir yandan “Aman karbon emisyonlarını azaltalım” diye türlü ekonomik, sosyal, siyasi önlem konuşulurken, sadece dünyadaki adaletsizlik ve şiddetin değil, karbon emisyonunun en büyük sorumlularından uluslararası silah, petrol ve enerji şirketleri kazanmaya devam ediyor…

Dünyaya kıyasla nerdeyiz, nereye gidiyoruz?

– Türkiye’nin sera gazı emisyonları 2013 yılında küresel emisyonların yüzde 0,94’üne denk geliyor.
– Kişi başına düşen emisyonlarda 6,04 ton ile dünya ortalamasının biraz altında, 182 ülke arasında 81. sırada.
– 1990-2013 arasında emisyonlarını yüzde 110 oranında artıran Türkiye, emisyon artışının devam edeceğini, bununla beraber 2030 yılında emisyonlarını, herhangi bir iklim politikası uygulamayacağı referans senaryoya kıyasla yüzde 21 oranında azaltabileceğini bildirdi. (Kaynak: WWF)

Yaşanabilir Bir Çevre İçin Sende Harekete Geç




Kömürü Değil Yaşamı Seç !


Kömürlü termik santraller bir yandan iklimi değiştirirken aynı zamanda sağlığımız için de büyük tehdit oluşturuyor.
Tarımsal verimliliğin düşmesi, tarım ve orman alanlarının yok edilmesinin yanı sıra kömürlü termik santrallerden dolayı doğa, geri dönülemez bir yıkım ile karşı karşıya kalır.
Kömürlü termik santrallerin neden olduğu hava kirliliği kalp ve solunum yolu hastalıkları, erken ölüm, felç, kanser risklerini artırır; oluşan hava kirliliği nedeni ile nefes alamaz hale geliriz.
Soma, Zonguldak, Çanakkale başta olmak üzere, Türkiye’de birçok bölgede hayata geçirilmesi planlanan 80 kömürlü termik santral projesi var ve bu sayı her geçen gün artıyor. Geleceğimizin kömürlü termik santrallerle kararmaması için yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği politikalarının ciddiyetle yürürlüğe konması gerekiyor!
Kömüre dayalı enerji üretiminin planlanması, izin ve lisanslamasından sorumlu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, havamı bozma, iklimi değiştirme, sağlığımla oynama!



Cerattepe Direnişi


Artvini bir kadının gözünden cerattepe direnişi :

Barikatın en ön saflarındaydık. Karşı karşıya geldiğimiz kolluk güçlerinin uyguladığı, Artvinli kadınları hedef alan küfürlerine, hakaretlerine, şiddetine rağmen vazgeçmedik. Hep “bu daha başlangıç” diyerek döndük evlerimize. Sonra yine çıktık sokağa ardımızda binler yürüdük Cerattepe’ye. Yasladık bedenimizi polis barikatına, lokmamızı paylaştık seve seve ama “Cerattepe’yi vermeyiz” dedik.

sevgilisi kim - kimle sevgili - kimin sevgilisi - Sitemap

Patlayan bombalar, her gün betonlar arasından çıkan çocuk bedenleri, ölüm haberleri, padişahın kin ve nefret kokan konuşmaları arasında, ülkenin küçük bir yerinde, ülkeye umut veren güzel bir dayanışma ve mücadele örneği yaşanmakta.
Bizler kadın, erkek, genç, yaşlı demeden yaşam alanımızı, ağacımızı tüm canlılarımızı korumayı vazife edinmiş bir halk, rant için kapısına dayanan barbarlara karşı direniyor.
Küçük, sessiz ve sakin bir şehir, 15 Şubat 2016 pazartesi akşamı telefonlara gelen bir mesajla birkaç saatte ülkenin önemli gündemi haline geldi.
Mesaj :Acil! Cerattepe’ye müdahale olacak….
Madene karşı mücadeleyi 20 yıldır sürdüren Artvinliler olarak “Haydi geldiler vakit direnme vaktidir” deyip düştük yollara. Cerattepe’ye giden yola araçlarımızı park ettik. Direnişimizin ne kadar süreceğini, iş makinalarının ne zaman geleceğini bilmeden bekledik.
Yeşilin her tonuna sahip Cerattepe’nin düşmanı Cengiz Holding, talancı iktidarın desteğini arkasına almış, 6 ilden akın akın gelen polisiyle, jandarmasıyla geceden Artvin’e konuşlandı. Buna karşın bizim tarafta güzel bir gece iyi bir dayanışma örneği yaşanıyordu. Herkes evinden getirdiklerini ikram ediyordu. Örneğin direniş noktasına en yakın evlerden biri olmamız bize özel bir görev yüklemişti: Evi direnişçilere açmak.
Annem pişirdiği sıcacık patatesleri ikram ederek soğukta bekleyenlere yardımcı olmaya çalışıyordu. Kuşkusuz direniş kimin evine yakınsa o evin yapacağı bir işi yaptı. Anahtarını da kapı üstüne astı, ihtiyacı olan rahatça girsin, dinlensin ihtiyacını gidersin diye.
Sabaha doğru hava soğudu yanan ateşin etrafında şarkılar söylendi, horonlar tepildi, sohbetler edildi. Kimileri saatlerce soğukta ayakta beklemenin verdiği yorgunlukla kıvrılabileceği bir araba koltuğu bulup, doğacak günle birlikte başlayacak yeni yorgunluklara yer açmak için dinlenmeye çalışıyordu. Gün doğdu polislerle karşı karşıya geldik. Birçoğumuz bu kadar polisi bir arada görmemişti. Artvin tek vücut olmuştu. Herkes bir ağızdan konuşuyordu: Direneceğiz, Cerattepe’yi vermeyeceğiz.
Tek bir amacımız vardı: toprağımızın talanını engellemek. Vazgeçmek yoktu, kararlıydık. Tek bildiğimiz yeşilimizi bu “kan emicilere” vermeyeceğimiz gerçeğiydi. Sabah 12.00 civarı saatlerce süren bekleyiş amansız bir saldırıya dönüştü. Kulağı sağır, gözü kör olmuş aldığı emire itaat etmenin dışında, vicdanını hiçe sayan bir grupla karşı karşıya geldik. İnsanlar şaşkın ve üzgün, herkesin dilinde “Devletin polisi vatandaşını korumakla görevlidir. Bunlar Artvin düşmanı Cengiz’i koruyor” söylemleri.
Şaşkındık. Şaşkınlığımız uzun sürmedi. Gaz bombasından nasıl korunulur öğrendik, nasıl ilaç hazırlanır. Limonları stokladık. Gezi deneyimlerini araştırdık ve Talcit’i bizde keşfettik. İşte şimdi başlıyor dedik. Yıllardır emekçi halklara, parasız eğitim mücadelesi veren gençlere, tekel işçilerine, Gezi’de sokağa çıkanlara zulüm eden polisle tanıştık. Satılmış medyanın gerçek yüzünü Artvin Halkı da “terörist” yaftasını yiyerek görmüş oldu.
Bizleri gaz bombasıyla, plastik mermiyle korkutacaklarını sandılar biz ki Artvin’in yamaçlarında düşe kalka büyüyen, sisli dağlarında gezen, soğuk sularına meydan okurcasına serinleyen inatçı, çalışkan bir halkız.
‘’Bize gaz bombası işlemez’’ diyen insanlar tanıdık. Artvinli kadınlar olarak aldık tencere, tavamızı başladık ses çıkarmaya; bizim silahımız da budur dedik. Günlerce toplandık. Sürekli yeni fikirler ürettik ve devam ediyoruz. Barikatın en ön saflarındaydık. Karşı karşıya geldiğimiz kolluk güçlerinin uyguladığı, Artvinli kadınları hedef alan küfürlerine, hakaretlerine, şiddetine rağmen vazgeçmedik. Hep “bu daha başlangıç” diyerek döndük evlerimize.
Sonra yine çıktık sokağa ardımızda binler yürüdük Cerattepe’ye. Yasladık bedenimizi polis barikatına, lokmamızı paylaştık seve seve ama “Cerattepe’yi vermeyiz” dedik.

Güneş Tutulması Nedir? Ne Zaman Yaşanacak?


9 Mart 2016 Çarşamba günü tam güneş tutulması gerçekleşecek. Tam güneş tutulması 2016 yılında ilk kez olacak ve sadece bir kez gerçekleşecek. Peki Güneş Tutulması nedir? Ne zaman gerçekleşir?
TAM GÜNEŞ TUTULMASI NEDİR?
Ay’ın Güneş’i Dünya’dan DİSK halinde görünen ışıkyuvarını tümüyle örtmesi ile oluşur. Güneş’in çok parlak olan ışıkyuvarı Ay’ın karanlık gölgesi ile örtülür ve Güneş’in ışıkyuvarından çok daha soluk olan Güneş tacı çıplak gözle görülebilir hale gelir. Tutulmaya ancak tam tutulma zamanında güvenli olarak çıplak gözle bakılabilir. Bu sırada hava, parlak yıldızlar ve gezegenler gözle görülebilecek kadar kararır. Tam tutulma, Dünya yüzeyindeki dar bir koridorda gözlenebilir.
TAM GÜNEŞ TUTULMASI NE ZAMAN GERÇEKLEŞECEK?
Peki tam güneş tutulması ne zaman gerçekleşecek? Tam Güneş tutulması Türkiye saati ile 03.57'de olacak ancak Türkiye'de görülemeyecek. Dünya bu tutulmayı , bazı denizciler dışında tam olarak değil parçalı tutulma olarak gözlemleyecek. Tam Güneş tutulasını Sumatra, Borneo Sulawesi ve Pasifik Okyanusu’ndaki konumlardan görülebilecek. Güney/Doğu Asya, Kuzey/Batı Avustralya, Pasifik ve Hint Okyanusu gibi bölgelerde ise Parçalı Güneş tutulması şeklinde görülecek.

7 Şubat 2016 Pazar

Çöpünüzü Atarken Doğayı Kurtarın


Çöp atmanın da bir yöntemi var. Nasıl mı bakın şöyle:
Evde gündelik hayatımızda kullandığımız bu ürünlerin boş ambalajlarının oluşturduğu cam, plastik, metal, kağıt/karton ve kompozit atıklara “ambalaj atığı” deniyor. Bu atıkların da bilinçli şekilde ayrılarak tek-tük göze çarpan geri dönüşüm kumbaralarına atılması gerekiyor. Bu hem çevreyi korumak hem de ekonomiye katkı anlamında büyük önem taşıyor. Çankaya Belediyesi başta Türkiye’deki bütün belediyeler resmi internet sitelerinden “geri dönüşüm” sayfaları ile halkı bilinçli çöp atmaya ve bu özel kumbaraları kullanmaya çağırıyor.

YÜZDE 95 ENERJİ TASARRUFU
Bu özel kumbaralarda evsel atıklardan ayrı olarak biriktirilen ambalaj, cam, plastik, metal, kağıt ve kompozit atıkların geri dönüşümü sağlanıyor. Yeniden ham madde olarak ekonomiye kazandırılıyor. Bununla birlikte katı atık depolama alanına giden çöp miktarı azalırken, çöpün taşınması ve depolanması da kolaylaşıyor. Öte yandan hammadde kullanımı azaltılarak doğal kaynaklar korunuyor ve yüzde 95’e varan oranlarda enerji tasarrufu sağlanıyor. Örneğin, metal içecek kutularının geri dönüşümü işleminde bu metaller direkt olarak eritilerek yeni ürün haline dönüştürüldüğünden, bu metallerin üretimi için kullanılan maden cevheri ve bu cevherin saflaştırılma işlemlerine gerek olmadan üretim yapılıyor. Bu şekilde sadece bir alüminyum kutunun geri dönüşümünden, ham maddeden ürün elde etmeye göre yüzde 95 oranında enerji tasarrufu sağlanabiliyor. Benzer şekilde katı atıklardan ayrılan kağıdın yeniden işleme sokulması için gerekli olan enerji normal işlemler için gerekli olanın yüzde 50’si kadar. Ayrıca yüzde 45 oranında su tasarrufu da sağlanıyor. Aynı şekilde cam ve plastik atıkların geri dönüşümünden önemli oranda enerji tasarrufu sağlanabiliyor. Bu nedenle üşenmeyip bu kumbaraları kullanmamız gerekiyor.

AYM ESKİ BAŞKANI’NDAN ÇAĞRI
Bu konuda örnek tavır sergileyen çok önemli bir ismin çağrısını da sizinle paylaşmak istiyorum. Anayasa Mahkemesi (AYM) eski Başkanı Mustafa Bumin, emekli olduktan sonra Gölbaşı’na taşındı. Bumin’lerin oturduğu site büyük bir site. Ama çoğu yerde olduğu gibi kağıt, plastik ya da cam geri dönüşüm kumbarası yok malesef. Bumin çifti buna kendi yöntemleriyle çözüm bulmuşlar. Bumin ve ressam eşi Nebahat Hanım evdeki dağ gibi yığılan gazeteleri ve dergileri çöpe atmıyorlar. Kağıt, plastik, cam ve evin çöpleri şeklinde ayırıyorlar. Kağıtlar birikince, üşenmeyip belediyeye telefon ediyorlar. Camlar için daha zor bir yola başvurup ayrı yerde biriktirip daha sağlam şekilde paketleyerek, Ankara’ya merkeze indiklerinde cam kumbaralarına atıyorlar. Bu cam, kağıt ve plastik atıkların geri dönüşümle ekonomiye geri kazandırılmalarını sağlıyorlar. Bumin bütün vatandaşları çöplerini kağıt, cam ve plastik diye ayırıp geri dönüşüm kumbaralarına atma çağrısı yaptı. Belediyeleri ve sivil toplum kuruluşlarını da bu tip projeler yaparak, özellikle vatandaşların yoğun olarak bulunduğu caddeler başta olmak üzere her yere bu kumbaralardan koymaya çağırdı. Bumin vatandaşları bilinçli bir şekilde çöp atmaya da davet ederek bakın ne dedi:
“Bizim oturduğumuz sitede bir tek geri dönüşüm kumbarası yok. Yakınımızda bürokratların oturduğu sitede ise sadece bir tek kumbara var. O da site yönetimce konulmuş. Belediyelerin bu konuda tedbir alması ve bu kumbaraları yaygın şekilde koyması gerekiyor. Bu şekilde çevre kirliliğinin de önüne geçileceği gibi ülke ekonomisine de büyük katkı sağlamış oluruz.”
Bence bu çağrıya hepimiz kulak vermeliyiz.
Hangi atıkları ayırmalıyız?
Cam: Su ve meşrubat şişeleri, kavanozlar (salça, reçel, konserve vb.)
Plastik: Su ve meşrubat ambalajları, sıvı yağ şişesi, şampuan ve deterjan kutuları, yoğurt ve margarin kapları
Metal: Metal içecek kutuları, yağ tenekeleri ve diğer tenekeler, konserve ve salça kutuları
Kağıt/Karton/Kompozit: Kağıt paketler, karton koliler, mukavva kutular, kağıt torbalar, içecek kartonları (süt, meyve suları vb.) cips, çerez ambalajları.
Bitkisel atık yağlar, atık pil, atık elektrikli ve elektronik Eşyalar.

Denizleri Temiz Tut!

Denizler senin, benim değil, HEPİMİZİN!
Uzun bir aradan sonra paylaştığım bu kısacık -30 sn'lik- video ile sizleri baş başa bırakıyorum. Yorum sizlerin.


3 Kasım 2015 Salı

Köroğlu Ormanları için çevre mücadelesi


Köroğlu’nun 450 yıl önce Bolu Beyi’ne karşı çıktığı dağlarda, bu kez çevre mücadelesi başladı.
RESMİ Gazete’de 22 Ağustos’ta yayımlanan Bolu Köroğlu Dağı Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi kararıyla Kartalkaya Kayak Merkezi’nden Karacusu Termal Merkezi’ne kadar, Abant’ın 7 katı büyüklüğünde Seben Taşlıyayla Gölü, Aladağ göletini de kapsayan Bolu merkez, Dörtdivan, Kıbrıscık ve Seben ilçelerine yayılan 51 bin 450 hektarlık alan, doğa ve turizm yatırımları için teşvik kapsamına alınarak imara açıldı. ‘Koruma’ adı altında ormanın ranta açıldığını savunan Mimarlar Odası, kararın, BM Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi-Rio, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi, Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi’ne aykırı düştüğünü belirtti.
Danıştay’dan yürütmeyi durdurma ve iptal isteyen Mimarlar Odası’nın dava dilekçesinde şunlar kaydedildi:
TOHUM GEN BANKASI
“İlan edilen alan, peyzaj değeri yüksek, orman ve su ekosistemin birlikte çalıştığı havzalardır. Köroğlu Dağları’nın Karadeniz Bölgesi ‘tohum transfer zonu’ olarak görev yapmaktadır. Turizme açılan alan tohum gen bankası niteliğindedir. Ekolojik ve biyolojik yönden önemli diğer doğal yaşam alanları olan Gölcük, Seben sucul sistemleri, Köroğlu Dağları’nın ortak orman ekosisteminden beslenen havza üzerinde yapılaşma ve ulaşım yoğunluğu, telafisi imkansız bozulmalara neden olacaktır.
KAMU YARARINA AYKIRI
Ekosistemin sürekliliğinde orman varlığı, suyun sağlıklı gelişiminin ve oluşumunun altyapısıdır. Çok yönlü yararları unutulan ıslak alanlar, devlet eliyle projelendirilerek kurutulmakta, böylece birçok gen kaynakları ve sediment toplama havzaları yok edilmektedir. Üstün canlı varlığı birikimlerinin yaşadığı orman ve bağlı olduğu sucul ekosistemi içerisinde yer alacak yatırımlar ve bu yatırımların getireceği baskıların kamuoyunda tartışılmadan verilen karar kamu yararına aykırıdır.
ISI ADASI ETKİSİ
Küresel iklim değişikliğinin etkilerini en fazla hissedecek ülkelerden biri olan ülkemizin ormanlarını kısa vadeli ve sürdürülebilir olmayan ekonomik faaliyetler uğruna feda etmek kamu yararı ile bağdaşmamaktadır. Uluslararası araştırma ve tespitler, küresel iklim değişikliği ile tüm bölgelerde olduğu gibi Karadeniz ve Yukarı İç Anadolu Bölgelerinde turizmin geleceğini sorgulamaktadır. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre 2012 sonu itibariyle Türkiye ormanlarında tutulan karbon miktarı yaklaşık 1.6 milyar ton olarak hesaplanmıştır. Ülkemiz ormanları yıllık 38.7 milyon ton oksijen üretmektedir. Turizm tesisi ve bağlantı yollarının mikroklima üzerinde ‘ısı adası’ etkisi olacaktır. İmara açılan ormanlık alan, Bolu geneli toplam orman alanının binde 5’ini geçmektedir. Bolu Orman Bölge Müdürlüğü 628 bin 735 hektar orman varlığına sahiptir. Bu anlamda 51 bin 450 hektar alanın turizme açılmasının kanunu aykırılık teşkil ettiği açıktır.”

8 Eylül 2015 Salı

Yenilebilir Enerji

 Yenilebilir Enerji Nedir ?

Yenilenebilir enerji (kaynakları), sürekli devam eden doğal süreçlerdeki var olan enerji akışından elde edilen enerjidir. Bu kaynaklar güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, hidrolik enerjisi, biyokütle enerjisi ve hidrojen enerjisi olarak sıralanabilir.
En genel olarak, yenilenebilir enerji kaynağı; enerji kaynağından alınan enerjiye eşit oranda veya kaynağın tükenme hızından daha çabuk bir şekilde kendini yenileyebilmesi ile tanımlanır. Örneğin, güneşten elde edilen enerji ile çalışan bir teknoloji bu enerjiyi tüketir, fakat tüketilen enerji toplam güneş enerjisinin yanında çok küçük kalır. En genel yenilenebilir enerji şekli güneşten gelendir. Bazı formlar güneş enerjisini ve rüzgar gücünü depolar.
Yenilenebilir enerjinin; tesisler, hayvanlar ve insanlar tarafından kalıcı olarak tüketilmesi mümkün değildir. Fosil yakıtlar, çok uzun bir zaman çizelgesi göz önüne alındığında teorik olarak yenilenebilir iken, istismar edilerek kullanılması sonucu yakın gelecekte tamamen tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
sevgilisi kim - kimle sevgili - kimin sevgilisi - Sitemap

 Yenilenebilir Enerji Çeşitleri

Güneş Enerjisi

Kaynağı güneş olan bu enerji, ısınmak, aydınlanmak için doğrudan kullanılıyorken, elektrik üretmek için de kullanılmaktadır.

Rüzgar Enerjisi

Güneş yüzeyinde ki hava değişiminin atmosfere etki ederek havanın ısınması ve bu ısınma ile ısınan kütlenin genleşmesi ve harekete geçerek yükselmesine sebep olur. Bu yükselen hava kütlesi atmosfer dışına çıkamayacağı için önce dikey sonra ise yatay haraket eder, bu nokta da havanın ısınıp kütlesel olarak yer değiştirmesi ile rüzgar oluşur. Bu oluşan rüzgar ile tirübünler yardımı ile elektrik üretilir.

Jeotermal Enerji

Jeo= Yer, Termal= Isı anlamına gelen kelimelerin birleşmesi ile oluşan bu enerji birimi, mağma tabakasında ki sıcaklık ile yer altında ki suların ısınmasını sağlar. Jeotermal enerji, konut ve seraların ısıtılmasında kullanılmaktadır. Kaplıca suları diye bildiğimiz sular da Jeotermal Enerji ile oluşmuş sulardır.

Hidrolik Enerjisi

Havanın ısınması ile okyanus ve su yataklarında ki suların bir kısmı buharlaşarak gökyüzüne çıkmaktadır. Bu oluşan su buharı rüzgar yardımı ile farklı bölgelere taşınır. Hava ısısı farklılığı ile buharlaşan su tekrar hal değiştirerek sıvı haline gelir ve yağmur olarak yere geri inmektedir. Bu sayede enerji oluşur ve barajlar da biriken sulardan hidroelektrik santraller yardımı ile elektrik üretilir. Doğaya da herhangi bir zararı bulunmamaktadır.

Biyokütle Enerjisi

Doğa da yaşamını sürdüren hayvan ve bitkilerin atıkları ile üretilen enerji çeşididir. Çiftlik hayvanlarının dışkıları, ölü ağaçlar ile enerji üretilmektedir. Hayvan atıkları ile biyogaz, bitkilerden ise biyodizel de üretilmektedir.

Hidrojen Enerjisi

Doğada bileşikler halinde çok fazla bulunan hidrojen serbest olarak bulunmadığından doğal bir enerji kaynağı olmaktan çıkar. Bununla birlikte hidrojen birincil enerji kaynakları ile değişik maddeler den üretilebilmekte ve üretiminde dönüştürme işlemleri kullanılmaktadır. Isınmadan elektrik üretimine kadar bir çok farklı alanda kullanımı mevcuttur. Gaz ve sıvı halde bulunan Hidrojen, bulunduğu halden dolayı rahatlıkla taşınabilmektedir.

  Kaynak : https://tr.wikipedia.org/wiki/Yenilenebilir_enerji

31 Temmuz 2015 Cuma

Shell'e Geçiş Yok !


Greenpeace eylemcileri Portland'da buzkıran gemisinin geçişini 40 saat boyunca engelledi.

Shell, Kuzey Kutbu’nda petrol çıkarma planlarını uygulamaya geçirdiği takdirde, sormamız gereken soru petrol sızıntı olup olmayacağı değil, petrol sızıntısının ne zaman olacağı.

Kârını arttırmak için, göz göre göre felakete davetiye çıkaran Shell’in planlarını geciktirdik: Eylemcilerimiz 40 saat boyunca köprüden sarkarak ve kano üzerinde buzkıran gemisinin limandan çıkışını engellediler.

Hep beraber, her zamankinden daha kalabalık, sesimiz artık daha da gür Shell’e hayır diyoruz.

Kaynak : http://imza.greenpeace.org/kuzeykutbu?utm_source=facebook&utm_medium=post&utm_term=mouth&utm_campaign=Polar&__surl__=IgtsN&__ots__=1438336231492&__step__=1


Faytona Hayır !

Her yıl, sadece Adalar ilçesinde, 400’den fazla at faytonlarda çalıştırılırken hayatını kaybediyor. Çok feci şekillerde hayatını kaybeden atların yerine hemen yenileri gönderiliyor. Lütfen bu zulmü durdurun, atlı faytonları yasaklayın.

İmza kampanyası için tıklayın  

Kaynak için tıklayın

Faytona Binme Atlar Ölüyor !



Adalarda her yıl 400'den fazla at, "fayton kazalarında" yaşamını yitiriyor. Kış gelince bakımı külfet görüldüğünden birçoğu adada doğaya salınıyor. Bu şekilde açlık, soğuk ve hastalıktan ölenlerin sayısını bilmiyoruz bile... Bu zulüm ve sömürünün bitmesi için çözüm: atlı faytonların tamamen kalkmasıdır! Talebimiz: "Atlara özgürce yaşam hakkı"dır. Köleliğin hüküm sürdüğü sistemde atların maruz bırakıldığı sömürü ve adına "kaza" dedikleri cinayetlere karşı atlara ve yeryüzünün tüm bileşenlerine ÖZGÜRLÜK!
İnsanların; ulaşımı, konforu, sağlığı, kıyafeti, keyfiyeti,sofrası,eğlencesi için çiftliklerde,laboratuvarlarda, sirklerde, hayvanat bahçelerinde hayvanlara cansız, acı çekmeyen nesne gibi davranılmaması ve Adalar'da ulaşım sorunu için atların kullanılmadığı, doğaya ve ekolojik sisteme dost çözümlerin uygulamaya koyulmasını istiyoruz. Daha az fayton değil, yaşama ve doğaya dost çözümler.

Hayvan refahı değil,Hayvan Özgürlüğü!

Faytona Binme Atlar Ölüyor Platformu

EN

Do not hire a horse and buggy, horses are dying!

We demand freedom, nothing less. Freedom for horses and all animals of the earth. Every year more than 400 horses are dying in so-called "cab accidents" in the Prince Islands of Istanbul. We know very well that it is not the "accidents" that kill the horses, it is the slavery system they are subjected to. Therefore we are NOT asking for betterment, we are demanding liberation! We are also asking people not support this slavery system. It is possible, and is a must to bring eco-friendly solutions for transportation in the islands without using animals.

Animal Liberation not Animal Welfare.

#FaytonaBinmeAtlarÖlüyor 


Kaynak : https://www.facebook.com/events/1483629985187829/

Türkiyedeki üçüncü nükleer santral ihalesine talip oldu


 Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, Türkiye’nin planlamakta olduğu üçüncü nükleer santralin yapımına talip olduklarını ifade etti.

 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştirmekte olduğu Çin ziyareti kapsamında düzenlenen Türk-Çin İş Forumu’nda konuşan Xi Jinping, Çin’in dünyada en çok nükleer santral inşa etmekte olan ülke olduğunu hatırlatarak, Çinli şirketlerin Türkiye’de yapımı planlanan nükleer santral için destek vermeye hazır olduğunu söyledi.

Xi Jinping’in ardından salondaki çok sayıda iş insanı, milletvekili ve hükümet yeklilisine hitap eden Erdoğan ise, Türkiye’nin enerji alanında büyük yatırımlar planladığını vurguladı. Erdoğan, bu çerçevede Çinli şirketleri yatırıma beklediklerini ifade etti.

Çin medyasında yer alan haberlere göre, Türkiye’nin inşasını planladığı üçüncü nükleer santralin yaklaşık 20 milyar dolara mal olması bekleniyor. Bu, nükleer santral ihalesini kazandığı takdirde, Çin’in Türkiye’den elde ettiği bir yıllık ihracat gelirini tek seferde kasasına koyacağı anlamına geliyor.

Halihazırda 21 nükleer reaktörün devrede olduğu Çin’de inşa halindeki reaktörlerin sayısı ise 28. Bu sayı, dünya çapında inşa halindeki reaktörlerin en az yarısına tekabül ediyor.

Kaynak : http://www.milliyet.com.tr/turkiyedeki-ucuncu-nukleer-santral/ekonomi/detay/2094874/default.htm

Eskişehir’in Çevre Sorunları İçin Toplanıldı



Eskişehir Çevre Derneği Başkanı Doç. Dr. Güner Sümer ve çevre derneği üyeleri, bir parkta toplanarak Eskişehir’de çevre sorunlarının çözülmesi için birlikte görüş alışverişinde bulundular.
Çevre Derneği üyeleri, kendi hazırladıkları çevre ile ilgili notlarını ve fikirlerini sıra ile dile getirdi. Eskişehir’de yaşanan çevre sorunlarını da masaya yatırılan dernek üyeleri çözüm yollarını araştırdılar. Eskişehir’de 4 çevre ve doğa derneğinin olduğunu söyleyen Eskişehir Çevre Derneği Başkanı Doç. Dr. Güner Sümer, halkın sadece Eskişehir Çevre Derneğini bildiğini anlattı. Kısıtlı imkanlar ile çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Sümer, "Biz Eskişehir Çevre Derneği olarak kendi kısıtlı imkanlarımız ile 22 yıldır Eskişehir’de çevre kirliliği ile mücadele ediyoruz. Çevre sorunlarının çözülmesi için halk bilinçlendirilmelidir. Halkın bilinçlendirilmesi için eğitime önem verilmeli ve okullara çevre dersi konulmalıdır. Sanayide ve kuruluşlarda çevre mühendisleri istihdam edilmelidir. Şimdiye kadar Eskişehir’de çalışmalara yaptık. Eskişehir’de 90 bin adet çam fidanı dikerek, 19 çam ormanı oluşturduk. Okullarda 240 çevre konferansı verdik. Porsuk suyu kirliliği ile 20 yıl mücadele ettik. Toprak kaybını önlemek için mücadelemize de devam ediyoruz’’ dedi.

Kaynak : http://www.sabah.com.tr/eskisehir/2015/06/29/eskisehirin-cevre-sorunlari-icin-toplandilar

28 Temmuz 2015 Salı

İzmir'in Çernobil'i İçin Verilen ''ÇED Gerekli Değildir Kararı'' İptal Edildi



 İzmir 2. İdare Mahkemesi, Gaziemir ilçesinde, bahçesinde radyoaktif atıkların gömülü olduğu eski kurşun fabrikasındaki temizleme çalışmaları için valilik tarafından verilen, "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir" kararını...

İzmir 2. İdare Mahkemesi, Gaziemir ilçesinde, bahçesinde radyoaktif atıkların gömülü olduğu eski kurşun fabrikasındaki temizleme çalışmaları için valilik tarafından verilen, "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir" kararını oybirliğiyle iptal etti. Daha önce yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme, atıkların nihai bertaraf işlemi için ÇED projesi gerektiğine dikkat çekerek, dava konusu kararda hukuka uyarlık görülmediğini belirtti. Davacı olan çevreci avukatlardan Arif Ali Cangı da, “ÇED sürecini derhal başlatın. Gaziemir’deki nükleer atıkları temizleyin.” dedi.

İzmir’in Çernobil'i olarak bilinen ve 10 bin metreküp radyoaktif atığın gömülü olduğu eski kurşun fabrikasıyla ilgili olarak 2. İdare Mahkemesi önemli bir karara imza attı. Mahalle sakinleri, Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin, İzmir Valiliği'nin verdiği "ÇED gerekli değildir" kararına karşı açtığı iptal davasında, karar iptal edildi. Mahkeme kararıyla ilgili konuşan Av. Cangı, “Gaziemir’deki nükleer atıkları sağır sultan duydu ama bu atıkların ticaretini, depolanmasını engellemesi gereken, atık bölgesindeki insanların sağlıklı yaşamasını sağlamakla yükümlü olan kamu idareleri, kamu görevlileri duymazdan, bilmezden geliyor.” dedi. Kurşun fabrikası atıkları içinde radyoaktif olanlar bulunduğunun, 2007 yılında Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK) tarafından resmen tespit edildiğini, buna rağmen çevresinde yoğun yerleşimin ve okulun yer aldığı fabrika sahasının halen radyoaktif ve tehlikeli atıklarla dolu olduğunu söyleyen Cangı, “Ortada duran hakikat, Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olan İzmir'in göbeğinde nükleer santral atıkları var ve İzmirlilerin sağlığı için tehlike saçmaya devam ediyor. TAEK de, İzmir Valiliği de buradaki nükleer ve tehlikeli atıkların miktarı ve ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor ama sorunu çözmüyorlar. Diğer yandan atıkların nereden, hangi yollarla getirildiği, yasadışı nükleer atık ticaretinden kimlerin sorumlu olduğu halen açıklanmadı. Şirket yetkilileri hakkında açılan davada beraat kararı verildi, kamu görevlileri hakkında dava dahi açılmadı. Ortada suç var ama suçlu yok.” diye konuştu. 2014 yaz aylarında, "Atıkları ayrıştırıp temizliyoruz." denildiğini, konunun uzmanlarının, "Öyle temizleme olmaz. Kaş yapacağız derken göz çıkarıyorsunuz." uyarısında bulunduğunu ifade eden Av. Cangı, “Ama dinleyen olmadı. Daha sonra ortaya çıktı ki nükleer atıkların ayrıştırılması ve bertarafı için ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilerek, çevresel etki değerlendirmesi dahi yapılmamış. Atıkların varlığından haberdar olduğumuzdan beri mahalle sakinleriyle birlikte demokratik ve hukuksal haklarımızı kullanarak olayın takibini yapıyoruz.” diye konuştu. Yapılması gerekenin, en kısa zamanda ÇED sürecinin başlatılması, halkın ve bilimadamlarının katılımını sağlayarak, atıkların daha fazla zarar vermesinin önüne geçilmesi olduğunu belirten Cangı, bilimsel yöntemlerle atıkların bertarafının sağlaması gerektiğine dikkat çekti. İzmir Valiliği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve TAEK'e, “Derhal ÇED sürecini başlatın, Aydın ve Emrez Mahallesi'ni bu beladan kurtarın. Uyarıyoruz, ‘Biz temizliyorduk, mahkeme durdurdu yalanına başvurmayın.’ Mahkeme kararının gereğini zaman geçirmeden yerine getirin.” çağrısı yaptı.

Kaynak: http://haberciniz.biz/izmirin-cernobili-icin-verilen-ced-gerekli-degildir-karari-iptal-edildi-3596388h.htm

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Güneş Enerjisi

          http://media.sondevir.com/250x190/2012/03/24/enerji-gunes.jpg

Fosil yakıtların dünyayı kirlettiği günümüzde, hem temiz hem de tasarruflu bir kaynak var: Güneş.

Dünyanın en büyük enerji kaynağı güneştir. Bitkiler güneş enerjisini kullanarak fotosentez yaparlar ve bunun sonucunda besin üretirler. Üretilen bu besin dünyadaki bütün canlıların gıda ihtiyacını karşılar.
Güneş Enerjisinin bir etkisi de Dünyamızı ısıtmaktır. Gece olduğunda havanın soğumasından da anlayabileceğimiz gibi güneş yeryüzünün sıcaklığını arttırmaktadır.

Neden Güneş Enerjisi?

Çevreci enerji kaynakları üretmek isteyen bilim insanları güneşin sahip olduğu sonsuz enerjiden yararlanmak istemişlerdir. Bunun için çeşitli teknolojiler geliştirilmiştir.
Güneş enerjisi sistemleri çevreye zararlı gazlar vermeyen, tükenmeyen bir enerji türüdür. Çevreye zarar vermediği, tükenmeyen ve çok ucuz bir enerji kaynağı olduğu için güneş enerjisinin kullanımı gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır.




     


Güneş Enerjisi Nasıl Kullanılıyor?

Günümüzde güneş enerjisinden geniş ölçüde yararlanan iki sistem vardır. Bu sistemlerin biri güneşin ısıtma etkisinden yararlanarak sıcak su üretir: Diğer sistem ise ışığın taşıdığı enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren sistemlerdir.


Güneş Enerjisi Nerelerde Kullanılıyor?

Güneş enerjisinin kullanım alanı sürekli artmaktadır. Uzaya gönderilen uydularda, elektrik şebekesinden uzak dağ-yayla evlerinde, hesap makinesi gibi küçük elektronik aletlerde, sokak aydınlatmasında, reklam panolarının ışıklandırılmasında, trafik sinyal levhalarında, deniz taşıtlarında vb.


Kaynak : http://www.sondevir.com/haftasonu/62263/gunes-enerjisinin-yararlari.html



24 Haziran 2015 Çarşamba

Hayvan Ticaretine Son Ver !


Sanal alemde adını sıkça duyduğumuz tembel hayvan olarak bilinen 'slow loris' ve onun gibi binlerce hayvan acı çekmekte.
Hayvan ticaretine son ver!