30 Eylül 2012 Pazar

Küçük İpuçları -2-



Ormanlardan kesilen ağaçların %71’inden fazlası günümüzde ofislerde kullanılan kağıtlara dönüşüyor: Türkiye’de her yıl yaklaşık 4 milyon ton kağıt kullanılıyor.Bu da 68 milyon yetişkin çam ağacı demek.

Ø Ambalajlar,ülkemizde atılan bütün çöplerin beşte birini oluşturuyor.Türkiye’de her yıl 5 milyon tondan fazla ambalaj ve kutu(her kadın,erkek ve çocuk başına 75 kg) katı atık depolama alanlarına gönderiliyor.Ve bunların %4 den azı geri dönüştürülüyor.


Ø Makinede sıcak suyla çamaşır yıkayıp,bir de kurutma makinesinde kuruttuğumuzda,zaten aşırı yüklediğimiz atmosferimize bir kaç kilo daha fazla sera gazı yayıyoruz.Fakat soğuk suda yıkayıp,çamaşırlarımızı ipte kurutarak enerjiden önemli oranda tasarruf ediyor ve salım azalıyor.

Ø Duşta 10 dakika yerine 5 dakika kalmak,yılda binlerce litre su tasarrufu sağlar.
Ø Türkiyede ortalama bir aile yılda 180.000 litre su kullanıyor ve katı atık alanlarına gönderilecek yaklaşık 2 ton atık üretiyor.

Ø Bahçe ve çimenlerin sulanması için her gün 30 milyon metreküpün üzerinde su harcanıyor.
                                 Loca GaGarin

23 Eylül 2012 Pazar

GERİ DÖNÜŞÜM





Yeniden değerlendirilme imkanı olan atıkların çeşitli fiziksel veya kimyasal işlemlerden geçirilerek ikincil hammaddeye dönüştürülerek tekrar üretim sürecine dahil edilmesine geri dönüşüm denir. Diğer bir tanımlamayla herhangi bir şekilde kullanılarak kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir atık malzemelerin çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılması olarak tanımlanabilir.
 Tabii kaynakların sonsuz olmadığı, dikkatlice kullanılmadığı takdirde bir gün bu doğal kaynakların tükeneceği akildan çıkarılmamalıdır.
 Bu durumu farkına varan ülke ve üreticiler kaynak israfını önlemek ve ortaya çıkabilecek enerji krizleri ile başedebilmek için atıkların geri dönüştürülmesi  ve tekrar kullanılması için çeşitli yöntemler aramış ve geliştirmişlerdir.
Geri dönüşümde amac; kaynakların luzumsuz kullanılmasını önlemek ve atıkların kaynağında ayrıştırılması ile birlikte atık çöp miktarının azaltılması olarak düşünülmelidir. Demir, çelik, bakır, kurşun, kağıt, plastik, kauçuk, cam, elektronik atıklar gibi maddelerin geri dönüşüm ve tekrar kullanılması, tabii kaynakların tükenmesini önleyecektir. Bu durum; ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ithal edilen hurda malzemeye ödenen döviz miktarını da azaltacak, kullanılan enerjiden büyük ölçüde tasarruf sağlayacaktır. Örneğin kullanılmış kağıdın tekrar kağıt imalatında kullanılması hava kirliliğini %74-94, su kirliliğini %35, su kullanımını %45 azaltığı ve bir ton atık kağıdın kağıt hamuruna katılmasıyla 8 ağacın kesilmesi önlenebilmektedir.

Geri Dönüşebilen Maddeler
Demir • Çelik • Bakır • Aliminyum • Kurşun • Piller • Kağıt • Plastik • Kauçuk • Cam • Motor yağları • Atık yağlar • Akümülatörler • Araç lastikleri • Beton • Röntgen filmleri • Elektronik atıklar • Organik atıklar








Geri dönüştürme metodları her malzeme için farklılık göstermektedir:
§  Alüminyum: Atık alüminyum küçük parçacıklar halinde doğranır. Daha sonra bu parçalar büyük ocaklarda eritilerek, dökme alüminyum üretilir. Bu sayede atık alüminyum, saf alüminyum ile neredeyse aynı hale gelir ve üretimde kullanılabilir. 1 ton metal atığın geri dönüştürülmesi sonucunda 1300 kg hammade tasarrufu sağlanır. Örneğin; Türkiye'de yıllık olarak toplam 2 milyon tona ulaşmaktadır.
§  Beton: Beton parçalar, yıkım alanlarından toplanarak kırma makinalarının bulunduğu yerlere getirilir. Kırma işleminden sonra ufak parçalar, yeni işlerde çakıl olarak kullanılır. Parçalanmış beton, eğer içeriğinde katkı maddeleri yoksa yeni beton için kuru harç olarak da kullanılabilir.
§  Kağıt: Kağıt öncelikle kâğıt çamuru hazırlamak için, su içerisinde liflerine ayrılır. Eğer gerekirse içindeki lif olmayan yabancı maddeler için temizleme işlemine tutulur. Mürekkep ayırıcı olarak, sodyum hidroksit veya sodyum karbonat kullanılır. Daha sonra hazır olan kâğıt lifleri, geri dönüşmüş kâğıt üretiminde kullanılır. 1 ton kullanılmış kâğıt atığının geri dönüşümü sonucunda, 16 adet yetişmiş çam ağacı ve 85 metrekarelik ormanlık alan tahrip edilmeyecektir. Örneğin; Türkiye genelinde yılda 80 milyon çam ağacı ve 40.000 hektar ormanlık arazi korunmuş olabilecektir.
§  Plastik: Plastik atıklar öncelikle cinslerine göre ayrılarak geri dönüşüm işlemine tabi tutulur. Cinslerine göre ayrılan geri dönüşebilir plastik atıklar, kırma makinalarında kırılıp küçük parçalara ayrılır. İşletmeler bu parçaları doğrudan belli oranlarda, orijinal hammadde ile karıştırarak üretim işleminde kullanabildiği gibi; tekrar eritip katkı maddeleri katarak ikinci sınıf hammadde olarak da kullanabilir. 1 ton plastik ambalaj atığının geri dönüşümü sonucunda 14000 kWh enerji tasarrufu sağlanmış olur. Örneğin; Türkiye genelinde tasarruf edilebilecek enerji miktarı yıllık 4 Milyon Megawatt saattir (MWh).
§  Cam: Cam atıklar (şişekavanoz vb.) toplama kutularında toplanır ve bu atıklar renklerine göre ayrılarak geri dönüşüm tesislerine verilir. Burada atık ve katkı maddelerinden ayrılır. Burada cam kırılır ve hammadde karışımına karıştırılarak eritme ocaklarına dökülür. Bu şekilde tekrar cam olarak kullanıma geçer. Kırılan cam, beton katkısı ve camasfalt olarak da kullanılmaktadır. Camasfalta %30 civarında geri dönüşmüş cam katılmaktadır. Cam bu şekilde sonsuz bir döngü içinde geri dönüştürülebilir, yapısında bozulma olmaz. 1 ton cam atığının geri dönüşümü sonucu 100 litre benzin tasarrufu sağlanmaktadır. Örneğin; Türkiye genelindeki cam atıkların geri dönüştürülmesinden yıllık 30 milyon litre benzin tasarruf edilebilecektir.






 Geri dönüşümün faydaları ;

1-ÇevreninKorunmasınaYardımcıOlur;
Geri dönüşüm atık yakma tesislerinde ya da düzenli atık depolama sahalarında biriken atık miktarlarını ciddi oranda düşürür.  Dünyanın birçok noktasında inşa edilmiş düzenli depolama alanları, çürüyen katı atıklardan çıkan toksik kimyasalların sızarak su sistemlerine ulaşması durumu gözetilerek dizayn edilmiştir. Fakat bu nereye kadar bu şekilde sürecek? Dünyanın birçok noktasında su kaynaklarının kirlenmesine neden olan tehlikeli kimyasallar kontaminasyonu ile ilgili bir çok örnek vardır.
Katı atıkların yakılması elektrik ihtiyacı için verimli olabilir fakat artan karbondioksit ve diğer sera gazları için ek bir maliyet doğar. Bu yüzden yakmadan önce yapılabilecek geri dönüşüm oranının mümkün olduğunca arttırılması gerekmektedir.


2- Sınırlı Kaynakların Korunmasına Yardımcı Olur; 
Bu faydanın doğru bir perspektifte incelenebilmesi için aşağıdaki örneğe göz atalım; 
1 ton çeliğin geri dönüştürülmesi ile yaklaşık 1,2 ton demir cevherine, 800 kg'lık kömürün yanması ile elde edilebilecek enerjiye ve yine yaklaşık 70 kg kireç taşına (kalkere) duyulacak ihtiyaç ortadan kalkar.
Her çeşit kağıdın geri dönüşümü sayesinde fazladan milyonlarca ağacın kesilmesi önlenebilmektedir.
Değerli metal (altın, gümüş, tantal, titanyum, rodyum vb.), metal (bakır, alüminyum, nikel vb.), yağ (bitkisel yağlar, endüstriyel yağlar) vb. kaynaklar sonlu kaynaklardır ve er ya da geç tükenecektirler.
Cep telefonu ve bilgisayar üreticileri sürekli olarak hammadde gereksinimlerini rapor etmektedirler, birçoğu bozulan ya da modası geçen ürünlerini kendi çabaları ile geri toplama hizmeti sunmaya başlamıştır.

3- Enerji Verimliliğini Arttırır;
Geri dönüşüm yeni cevher olarak işlenerek elde edilecek hammaddenin üretimindeki enerji tüketim miktarını ve enerji maliyetini ciddi oranda düşürür. Maden ocaklarının işletilmesi, cevherin çıkarılması, çıkan cevherin ayrıştırılması ve şekillendirilmesi, taşınması vb. bir dizi işlemin yapılmasına gerek duyulmaz.

4- Güçlü Bir Ekonominin Kurulmasına Yardımcı Olur;
Maliyetlerin azaltılması, enerji verimliliği, kaynakların korunması ve mesleki gelişim vb. ülkelerin güçlü bir ekonomiye ulaşmasında ciddi fayda sağlayacak parametrelerdir. 
Genel itibari ile ekonomik krizin baş gösterdiği dönemlerde geri dönüştürülebilir ürünler her ne kadar dip fiyatlar görse de, kriz öncesi döneme geçiş, diğer sektörlere göre çok daha hızlı olur. Ekonomik krizlerden en az etkilenen sektörlerden biri de geri dönüşüm sektörüdür, bunu sağlayan en önemli faktör ise hammaddeye çok daha ekonomik yollardan ulaşılmasıdır.
Geri dönüşüm konusundaki uzmanlık daha ileri teknolojilerin de kullanılmaya başlamasıyla zamanla daha da artmaktadır. Kamu kurumları doğrudan ya da kullandıkları taşeronlar vasıtasıyla depolamadan ve atık toplamadan sağladığı enerji tasarrufundan yüksek oranlarda faydalanmaktadır.
5- Bir Meslek Oluşturur; 
Geri dönüşüm, depolama veya atık yakma işleminden daha geniş kapsamlı iş imkanı oluşturur. Yüksek işsizlik oranının olduğu ve piyasalarda durgunlukların yaşandığı bir dönemde böylesine bir fayda göz ardı edilemez boyuttadır.

6- Vasıfsız nitelikteki kişilere vasıf katar;
İş eğitimi alan vasıfsız işçiler meslek sahibi edindirilerek topluma kazandırılır, bu durum suç oranının azalmasına da katkıda bulunabilir. Okuma yazma bilmeyen kişilerin dahi mesleki eğitimlerinden ve iş uygulamalarının ardından uzmanlık derecesinde bir yetiye sahip olması sağlanabilinir.

7- Toplumsal Bir Yapı Kurar; 
İnsanların bir araya gelmesindeki ve topluluklar oluşturmasındaki asıl neden, sorun ve bu sorunlara karşı alınacak önlemlerdir. Geri dönüşüm de bundan farklı değildir. Farklı şehir veya farklı ülkeden, farklı kültüre, farklı eğitime, farklı yaş grubuna, farklı cinsiyete, farklı siyasi ve hayat görüşüne sahip insanlar bir araya gelerek çevre ve canlıların geleceği için aynı amaç doğrultusunda hareket etmektedirler.

8- İyi Bir Gelir Kapısıdır;
Geri dönüşüm hizmeti verilirken altyapı ve yatırım maliyetleri oldukça yüksek olmasına karşın, doğru uygulamalarla atık malzemelerin (kauçuk, kağıt, plastik, cam, metal, elektrikli ve elektronik eşyalar, akümülatör, pil vb.) toplanması, taşınması, ayrıştırılması, tür ve kalite sınıflandırması yapılmasının ardından uygun geri kazanım tesislerine iletilmesi ile uzun vadede iyi bir kazanç elde etmek mümkündür.
    
                                       Loca GaGarın

22 Eylül 2012 Cumartesi

Bir Felaketin Anatomisi -2-



Çernobil nükleer santral kazasının ardından…


Bu kazada Hiroşima'ya atılan bombanın 350 katı kadar toplam 450 çeşit radyonüklid havaya karıştı. Bu öyle bir kazaydı ki, uzaktan kumandalı makineler çalışmadı. Yüksek radyasyon elektronik devrelerini bozmuştu. En güvenilir robotlar! insanlardı. Kazadan sonra Çernobil'in çevresinde çalışan binlerce insan sonradan, kan kusarak, etleri lime lime dökülerek ve acı içinde kıvrana kıvrana can verdiler. Bu insanlar, barışçıl atomun da öldürebileceğini, insanın fizik kanunları karşısında çaresiz olduğunu yaşamları pahasına öğrendiler. Koruyucu giysileri vardı ancak dışarıda sıcaklık 30 derece olduğundan o giysilerle çalışamıyorlardıO kadar çok radyasyon almışlardı ki, hastanelerde kendilerine ayrılan özel bölümlerde yanlarında bulunan her cisim gerçek bir radyoaktif yan ürüne dönüşüyordu.
Kazadan sonra, Avrupa'nın yarısını kullanılmaz duruma getirecek 3-5 megaton büyüklüğündeki ikinci bir patlamayı da yine bu insanlar önledi.
 "... herşeyden çok sevdiğim insan, onu kendim doğurmuş olsam daha fazla sevemeyeceğim insan gözlerimin önünde bir canavara dönüşerek öldü. Lenf bezlerini aldıkları için dolaşımı bozulmuştu, burnu bir yana kaydı, üç misli büyüdü. Gözleri iki yana bakmaya başladı, içlerinde farklı bir ışık vardı. Daha önce görmediğim ifadeleri görüyordum. Artık burada değildi sanki yine de gözlerinde bakan birileri vardı. Sonra bir gözü tamamen kapandı.
 
Tek korktuğum şey kendi halini görmesiydi. Sonra benden el işaretleriyle aynayı istemeye başladı. Unutmuş gibi yapar mutfağa kaçardım. İki gün boyunca onu atlatmayı başardım. Üçüncü gün not defterine “Aynayı getir” yazıp sonuna üç ünlem işareti koydu. Fısıldamayı bile başaramadığı için kalemle anlaşıyorduk… Sonunda en küçük aynayı getirdim. Kendine baktı ardından kafasını yatağa vurmaya başladı. Onu avutmaya çalıştım…
 … Sıradan bir kanser değildi bu Çernobil kanseriydi. Doktorların dediğine göre, tümörler vücudunda metastaz yapsaymış kısa sürede ölürmüş. Oysa yavaş yavaş vücudu boyunca, yukarıya yüzüne doğru ilerlemiş. Yüzünde siyah bir şey oluştu. Çenesi kayboldu, dili dışarı çıktı. Damarları dışarı çıktı, kanamaya başladılar. Boynundan, yanaklarından, kulaklarından, her yerinden… Soğuk su getirip onu ıslak bezlerle sarardım ama hiçbir faydası olmazdı…“
Valentina Timofeyevna Panaseviç
Çernobil müdahale ekibindeki bir inşaat işçisinin karısı

Olaydan sonra Çernobil reaktörünün çevresinde yaşayanlar ilginç olaylara tanıklık ettiler. Tavukların ibikleri siyahtı, kırmızı değil. Süt ise hiç ekşimiyordu, kuruyup beyaz bir pudraya dönüşüyordu radyasyon yüzünden. Her yer radyasyon ünitesi gibi kokuyordu. İyodin kokusuydu bu. Görevliler, evlerin, binaların çatıları yıkadılar önce. Bütün tarlalar, bahçeler, ormanlar çalılar ve altındaki toprak, belli bir derinlikte kesilip bir halı gibi dürülüp kaldırılarak derin vadilere gömdüler. Bir hafta sonra gelip aynı kesip dürme işlemini tekrarlıyorlardı. Toprağı, toprağa gömüyorlardı. Talimatlar gereği bu işlemden önce yerin üç-dört metre altında satıh suyu olamaması gerekiyordu. Tabanı, çeperleri polietilen filmle kaplanması gerekiyordu. Bunlar talimatta yazanlardı, uygulama elbette ki farklı oldu.

Çevredeki insanlar ne olduğunu anlamıyorlardı. "Ne oldu çocuklar, dünyanın sonu mu geldi" diyorlardı. Hayvanları dışarı çıkarıp vurdular. Bunu yapmakla görevlendirilen biri "Atlar, onları vurmak için dışarı çıkarttığımızda ağlamaya başlarlardı" diye anlatıyor. Radyasyon alan insanlardaki ilk belirti, koku alma duyularını yitirmeleri oldu. Bitkindiler, öğrenciler dersin ortasında sıra üzerine yığılır ve bilinçlerini kaybederlerdi. Herkes mutsuz ve asık suratlıydı. Anneler günlük giydikleri giysileri hergün neden yıkamak zorunda olduklarını anlamamışlardı. Onlar için kir; mürekkep, çamur veya yağ lekesiydi, kısa ömürlü izotoplar değil. Bahçelerinde yetişen güzelim yiyecekleri, domatesleri, salatalıkları neden iki yıl boyunca yiyemeyeceklerini de anlamamışlardı. İnsanlar bazı şeylerini radyasyon ölçtürmek için getirirlerdi. Ama herşey limitlerin o kadar üstündeydi ki sonradan vazgeçtiler.

“... Nükleer Fizik Enstitüsü’yle, gönderdiğimiz toprak örneklerini test etsinler diye anlaşmıştık. Çim, siyah toprak örnekleri alıp Minsk’e gittiler. Analizler yaptılar. Ardından bana telefon ettiler: “Lütfen toprak numunelerini almak için bir araba gönderin.” “Şaka mı yapıyorsunuz? Minsk’e 400 km uzaktayız.” Ahize elimden düşecekti. “Toprağı buraya geri mi getireceğiz?” Yanıtları şöyle oldu: “Hayır şaka yapmıyoruz.  Aslında bu numunelerin özel kaplar içinde beton ve metalden yapılma yeraltı kapları içine gömülmesi gerekir. Ama Belarus’un dört bir yanından numune yağıyor ve bir ay içinde bütün atık depomuz doldu.” Duyuyor musunuz? Aynı toprağı ekip biçiyorduk. Et ve süt planlarını yerine getirmemiz gerekiyordu. Buğday’dan votka yaptık. Elmalar, armutlar, vişneler meyve suyu olmaya gitti. Çocuklarımız o toprağın üzerinde oynadı…”
Vladimir Mateyeviç Ivanov
Slavgorad Parti Komitesi eski genel sekreteri

 
Çocuklardaki ve yetişkinlerdeki tiroit aktivite düzeyi olması gerekenin bazen yüz bazen ikiyüz katıydı. Annelerin sütleri radyoaktifti, yüksek düzeyde Sezyum vardı. Bebeklerine süt değil, ölüm verdiklerinin farkında değildiler. Yiyecekler yiyecek değil, her biri en az 40 kürinin üzerinde radyoaktif yan üründü.

ImageÇernobil felaketinin üzerinden 25 yıl geçti ama çocuklar açısını halen çekiyorlar. Günümüzde bile, binlerce çocuk hala sakat veya hastalıklı doğuyor ya da sonradan üzerlerinde biriken radyasyonun kurbanı oluyorlar. Hastanelerde tedavi gören onbinlerce çocuk, geçen her gün bir başka arkadaşlarının radyasyona yenik düştüklerini öğreniyorlar. Onlar için bir gün daha yaşamak büyük bir mutluluk. Bazıları ise radyasyonun izi olan kanserin bedenlerini kemirdiği acıya dayanamayıp ölümü bir kurtuluş olarak görüyorlar



Çernobil kazası 25 yıl önce 26 Nisan 1986’da yaşandı ve beraberinde yüzbinlerce ölümü getirdi. Sizlere Svetlana Aleksiyeviç’in tarihe tanıklık eden “Çernobil’den Sesler” adlı kitabından aktardığımız bu bilgilerin her biri Çernobil gerçeğini canlı yaşamış tanıkların ağzından alınmıştır. Radyoaktif kirlilikten en çok etkilenen Karadeniz Bölgesi insanı, devletin tüm gerçeği örtme tavrına rağmen gerçeği biliyor. Her aileden en az birkaç kanserlinin bulunduğu Karadeniz, sevgili Kazım Koyuncu’yu kaybettiğimizde bir kez daha ülke gündemine gelmişti. Kazım Koyuncu’yla, DOĞADER’in kuruluş konseri için anlaşmamızın hemen ertesinde hastalığı ortaya çıktı ve 6 ay içinde de kaybettik Kazım’ımızı.

Bu ülkenin yönetimini elinde bulunduranlar, tüm bu gerçekleri bilemesine rağmen, dünyanın terk ettiği nükleer santralleri ülkemizde kurmaktan çekinmiyorlar. Uluslararası nükleer lobinin güdümünde alınan bu karar ve kanunlara, bu ülkenin gereksinimi yoktur.

Dünyanın vaz geçtiği nükleer santralleri başımıza bela etmeye hazırlananlar, bize enerji ihtiyacımız var diyorlar. Onlara soruyoruz. Enerji ihtiyacını yaratan kim? Bizim evlerimizde tükettiğimiz enerji miktarı değişmedi. Enerji ihtiyacını yaratan sizin ve sisteminizin politikaları değil midir? Kirli ve yoğun enerji gereksinimi olan Çimento, Demir-Çelik gibi sanayileri teşvik eden siz değil miydiniz? Daha fazla tüketim için politikalar geliştiren, bu tüketimi karşılamak için daha çok üretim planları yapan ve böylelikle enerji açlığını körükleyen sizin sisteminiz değil midir? Bir kez daha açıklıyoruz. Bizim halk olarak daha fazla enerjiye ihtiyacımız yoktur. Girişilen uygulamalar, bu ülkenin geleceğine ihanet etmek anlamı taşımaktadır.


                                            SeSSizlik...



20 Eylül 2012 Perşembe

POŞETLERİN ZARARLARI



Naylon poşet kullanırsak;



                                                          
. 

Ücretsiz ve kullanışlı olduğu için çok tüketilir ve çöplerle beraber doğaya atılır. 

Ortalama 15 dakika kullandığımız bir naylon poşetin doğada tümüyle yok olması için bin yıl gerekir. 

Naylon poşetlerin sadece %1’i geri dönüştürülür,%99’u doğada kalır. 

Naylon poşetler doğada bozulmaya başladıklarında çevreye zararlı kimyasal maddeler yayar ve bu 
maddeler toprağa, suya karışarak besin zincirimizi yavaş yavaş kirletir. 

Denizleri,gölleri,nehirleri kirletir, kanalizasyonları tıkar. 

Doğaya atılan naylon poşetler nedeniyle yunus, fok, balina,deniz kaplumbağaları gibi hayvanlar denize 
atılan poşetleri yiyecek sanıp yerler. Bu da onların sindirim sistemlerinde bozulmalara yol açarak 
ölmelerine neden olur.
 

Naylon poşetler şeffaf oldukları için, tıpkı bir sera gibi ısıyı emerek orman yangınlarına neden olur. 

Naylon poşetler dokundukları gıdaların vitaminlerini yok ederler.  Çöplerin % 90’nı naylon ve plastik 
atıklardan oluşur.
 


Bez torba ve kesekağıdı kullanırsak;

 


                                                 
Bez torba kullanarak haftada altı naylon poşeti kullanımdan çıkartmış oluruz. Ülkemizde her 5 kişiden sadece biri böyle yapsa, ortalama bir yaşam süresince 31.046.400.000 naylon poşet kullanımdan kalkmış olur. 
San Francisco, Paris, Bangladesh,İsrail, Londra, Kanada,Güney Afrika, Taiwan,Singapur,Kenya naylon poşet kullanımını yasakladı. Boston ve Oackland yasaklama yolunda.İrlanda vergilendirdi. Çin ise naylon poşetleri ücretli yaparak her yıl 37 milyon fıçı petrol tasarrufu gerçekleştiriyor. 


Dünyayı Kurtaracak Altı Öneri


1- Marketlerden alışveriş yapılacağı zaman tüketicilerin kendi poşetlerini (file, bez torba) yanlarında götürmeleri, 
2- Sebze, meyve, et ve balık türü yiyecekleri alırken paketlenmiş halde alınmaması, 
3- İçeceklerin cam şişe içerisinde tercih edilmesi, 
4- Plastik oyuncakların alınmaması, 
5- Organik yapılan ped’lerin kullanılması, 
6- Plastik poşetlerin içerisinde satılan ürünlerin satın alınmaması öneriliyor.



Dünya ülkeleri ne yapıyor?
Dünyada her yıl 500 milyar ile 1 trilyon arasında plastik poşet çanta kullanıldığı tahmin ediliyor. Üstelik bu sayının 380 milyarı sadece ABD’de kullanılıyor. Bazı ülkelerde hükümetler plastik poşet kullanımını azaltmak amacıyla çeşitli yasaklar koyuyor ya da vergilere başvuruyor. Mesela ABD’de San Francisco’da ilk önce belirli mağazalarda başlayan plastik poşet yasağı, daha sonra diğer mağazalarda da uygulanmaya başlamış. Bu yasanın tüm ülke çapında yayılması umuluyor.

İngiltere’de 2007 yılında plastik poşeti ile yasaklayan şehir Modbury olmuş. Modbury, her yıl 13 milyar plastik poşetin atıldığı bir şehir. Bu şehirde eğer tüketiciler, kendi bez poşetlerini alışverişe giderken yanlarında getirmeyi unuturlarsa, ucuz kağıt ve geri dönüşümlü pamuktan yapılmış çantalardan satın alabiliyorlar. Ülkenin başkenti Londra’da da bu yönde bazı çalışmalar yürütüldüğü belirtiliyor. Londra sakinleri her yıl 1.6 milyar plastik poşet kullanıyor.

Meksika, geçen yıl plastik poşet kullanımını yasakladı. Hindistan’da da plastik poşet kullanımı yasak. Hatta Hindistan plastik poşet kullanımının yasaklanması konusunda lider konumunda. Gerçi bu yasağın uygulanması konusunda bazı sorunların meydana geldiği belirtiliyor. Delhi, Mumbai, Vasco gibi şehirlerin hepsinde plastik poşet kullanımı yasaklanmış durumda.

Bangladeş, 2002 yılında plastik poşet kullanımı yasakladı. 1998 yılından sonra plastik poşet konusunda daha sorumlu davranmaya başlayan Bangladeş, bu konuda diğer ülkelere örnek olmalı.

Yıllardır plastik poşet kullanımının yasak olduğu Ruanda, sadece bulunduğu kıtada değil, aynı zamanda dünyada da önemli bir yere sahip. Çünkü Ruanda, plastik poşet yasağı ile dünyanın en temiz ülkeleri arasında yer alıyor.

Avustralya’nın 12 şehrinde de plastik kullanımı yasak. Her yıl 6.7 milyar plastik poşetin kullanıldığı ülkede plastik poşet kullanımının daha da azalacağı tahmin ediliyor.

Bu sayılan ülkeler dışında bazı ülkelerde naylon poşet kullanımı yasak olmamasına rağmen, bazı vergilerle bu poşetlerin kullanım oranı azaltılmaya çalışılıyor. Mesela İtalya, Belçika, İrlanda gibi ülkelerde 2008 yılından beri naylon torbalara vergi nedeniyle kullanım oranında yüzde 94 azalma olduğu belirtiliyor. İsviçre, İsveç, Norveç, Almanya ve Hollanda’da ise mağazalarda plastik poşetler ücretle satılıyor.

Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin yasaklama yoluna gidiyor. Çin hükümeti 0,025milimetreden daha ince plastik poşet üretmeyi ve marketlerde satışını yasakladı. Kuralı ihlal eden firmalara ceza verilmesi öngörülüyor. Çin, sadece torbaları paralı yapmakla, her yıl 37 milyon varil petrolü tasarruf edecek. Norveç, İsrail, Kanada, Batı Hindistan, Botswana, Kenya, Tanzanya, Güney Afrika, Uganda, Tayvan ve Singapur’daplastik torba kullanımı yasaklandı ya da yasaklanma yolunda adımlar atıldı.

kaynak:okulweb.emu.tr

                                                               Loca GaGarin

16 Eylül 2012 Pazar

Küçük İpuçları -1-

ÇAMAŞIR YIKAMA

Yıkama kapasitesi ailenize uygun olan çamaşır makinelerini tercih edin.Çamaşır makinenizi tam kapasite çalıştırmalısınız.Çamaşırları bastırdığınızda tamburla arasında bir karış boşluk kalmalıdır.




ÇAMAŞIR KURUTMA
Kurutma makinesi kullanmak yerine,çamaşırlarınızı asarak kurutabilirsiniz.

MUTFAKTA ENERJİ TASARRUFU

Elektrikli ev aletleri satın alırken enerji verim sınıfı yüksek yani enerji tüketimi düşük ev aletlerini tercih etmek önemli. A ve A+ sınıfının en yüksek, G sınıfının ise en düşük verimliliği işaret ettiğine dikkat etmelisiniz.



Buzdolabını fırın,radyatör gibi ısı kaynaklarından en az 30 cm uzakta bir yere yerleştirmeli ve güneş ışınlarından uzak tutmalısınız.

Ocakta yemek pişirirken tencerelerin kapağını mutlaka kapatmaya özen gösterin.Kapağı açık pişen yemekler için 3 kat fazla enerji tüketildiğini unutmayın.
 İhtiyacınız kadar su kaynatın.2 bardak su kaynatmak için,su ısıtıcısını tamamen doldurup kaynatmak hem zaman hemde enerji kaybettirir.

                                                    Loca GaGarin



15 Eylül 2012 Cumartesi

Bir Felaketin Anatomisi -1-




Çernobil Reaktör Kazası

Çernobil reaktör kazası, bir deney sırasında meydana gelen 20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazasıdır. Ukrayna'nın Kiev iline bağlı Çernobil kentindeki Nükleer Güç Reaktörünün 4. ünitesinde 26 Nisan 1986 günü erken saatlerde meydana gelen nükleer kaza sonrasında atmosfere büyük miktarda fisyon ürünleri salındığı 30 Nisan 1986 günü tüm dünya tarafından öğrenildi.

 

Kazanın Sebebi

1972’de Ukrayna’daki (O dönemde SSCB’nin bir parçasıydı) Kiev’in 140 km kuzeyinde bulunan Çernobil Nükleer Santralı’nda gerçekleşen kaza, her biri 1.000 Megawatt (MW) gücünde olan dört reaktörüni hatalı tasarımının yanı sıra, reaktörlerden birinde deney yapmak için güvenlik sisteminin devre dışı bırakılıp peşpeşe hatalar meydana gelmesi nedeniyle oldu.
Deneyin yapılacağı 25 Nisan 1986 günü, önce reaktörün gücü yarıya düşürüldü, ardından da acil soğutma sistemi ile deney sırasında reaktörün kapanmasını önlemek için tehlike anında çalışmaya başlayan güvenlik sistemi devre dışı bırakıldı. 26 Nisan günü saat 00:23’i biraz geçe teknisyenler deneyin son hazırlıklarını tamamlamak üzere ek su pompalarını çalıştırdılar. Bunun sonucunda gücünün yüzde 7’siyle çalışmakta olan reaktörde buhar basıncı düştü ve buhar ayırma tamburlarındaki su düzeyi güvenlik sınırının altına indi. Normal olarak bu durumda reaktörün güvenlik sistemine ulaşması gereken sinyaller de teknisyenler tarafından engellendi. Su düzeyini yükseltmek için buhar sistemine koşulların oluştuğuna karar verildi.Büyük patlama ise saat 01:23 meydan geldi.
Deneyin amacı, reaktörün çalışması aniden durdurulduğunda, buhar türbinlerinin daha ne kadar süreyle çalışmayı sürdüreceğini ve böylece ne kadar süre acil güvenlik sistemine güç sağlayabileceğini öğrenmekti. Geriye kalan öteki acil güvenlik sinyali bağlantılarını da kestikten sonra türbinlere giden buhar akışı durduruldu. Bunun sonucunda dolaşım pompaları ve reaktörün soğutma sistemi yavaşladı. Yakıt kanallarında ani bir ısı yükselmesi görüldü ve yapısal özellikleri nedeniyle reaktör tümüyle denetimden çıkmış oldu. Tehlikeyi farkeden teknisyenler reaktörün durdurulmasını sağlamak amacıyla bütün denetim çubuklarını derhal sisteme sokmaya karar verdiler. Ama aşırı derecede ısınmış bulunan reaktörlerde saat 01:26’te, yani deneye başlanmasından bir dakika sonra iki patlama oldu. Bu patlamanın ayrıntıları tam olarak bilinmemekle birlikte, denetim dışı bir çekirdek tepkimesinin gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Üç saniye içinde reaktörün gücü %7’den %50’ye fırladı. Yakıt parçacıklarının soğutma suyuyla karşılaşması, suyun bir anda buhara dönüşmesine yol açtı. Oluşan aşırı buhar basıncı reaktörün ve santral binasının tepesini uçurdu. Reaktördeki zirkonyum ve grafitin yüksek sıcaklıktaki buharla karşılaşması sonucu oluşan hidrojen yanarak bütün santralı alevler içinde bıraktı.
26 Nisan 1986 saat: 01:23’ te 4 numaralı reaktör çekirdeğinde patlamalara neden olan katastrofik güç artışı yaşadı. Bu patlamalar, atmosfere çok miktarda radyoaktif yakıtın ve ham maddenin yayılmasına, ve kolayca tutşabilen grafit moderatörünün tutuşmasına neden oldu. Reaktör herhangi bir sağlam muhafaza kazanı ile kaplanmadığı için, yanan grafite moderatörü dumanla taşınan radyoaktif parçacıkların yaılımını arttırdı. Normal kapama işleminde meydana gelen kaza olası acil bir durumda devreye giren soğutma özelliği güvenliğinin planlanmış bir testi sırasında oluştu.



Yapılmaya Çalışılan Deney:
Nükleer güç reaktörleri, aktif olarak güç üretmediğinde bile, radyoaktif maddelerin bozulma ısısını gidermek için genellikle soğutucu akışı tarafından sağlanan soğutma işlemine ihtiyaç duyar. Basınçlı su reaktörleri, atık ısıyı çıkarmak için yüksek basınçlı su akışını kullanır. Kaza durumundaki bir reaktörün acil olarak durdurulmasından sonra, çekirdek hala başlangıçta tesisin toplam ısı üretiminin yaklaşık olarak % 7’ si kadar ciddi miktarda bir artık ısı üretir. Bu artık ısı soğutucu sistemleri tarafından çıkarılmazsa, ısı çekirdeğin zarar görmesine neden olabilir. Çernobilde patlayan reaktör, yaklaşık olarak 1600 ayrı yakıt kanalından oluşuyordu ve her operasyonel kanal saatte 28 ton’luk (7400galon) su akışına ihtiyaç duyuyordu. Enerji hatları şebekesinin çökmesi durumunda harici gücün, tesisin soğutucu su pompalarını acilen çalıştırmak için uygun olmayacağı yönünde endişeler vardı. Çernobil reaktörlerinin 3 tane yedek dizel jeneratörü vardı. Her jeneratör 15 saniye içinde devreye girebiliyordu, fakat tam hıza ulaşması ve ana soğutucu su pompalarından bir tanesini çalıştırmak için gerekli olan 5.5 MW ‘lik kapasiteye ulaşması 60-75 saniye alıyordu. Bu bir dakikalık güç aralığının kabul edilemez olduğu düşünülüyordu ve buhar tirbünü rotasyonel enerjisi (ya da açısal momentum)ve artık buhar basıncının (tirbün vanaları kapalı), acil durum dizel jeneratörleri yeterli dönme hızına ve voltaja ulaşana kadar, ana soğutucu su pompalarını çalıştırabilecek elektiriği üretmek için kullanılabileceği öne sürülüyordu. Teorik olarak, analizler, bu artık momentumun ve buhar basıncının, acil durum jeneratörlerinden gelen harici enerjinin başlangıcındaki kesinti ve yeterli tam güce ulaşması arasında köprü olabilecek gücü 45 saniyeliğine sağlayabilecek potansiyele sahip olduğunu gösteriyordu. Bu yeterliliğin hala deneysel olarak doğrulanması gerekiyordu ve önceki testler hep başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 1982’ de gerçekleştirilen ilk test, tirbün jeneratörünün uyarım voltajının yetersiz kaldığını; türbinin aniden kapanmasından sonra gerekli manyetik alanı devam ettiremediğini, gösterdi. Sistem 1984’ te modifiye edilerek tekrarlandı, fakat sonuç yine başarısız oldu. 1985’ te testler üçüncü sefer yapıldı ve yine olumsuz sonuçlarla bitti. Test prosedürü 1986 da tekrar edilecekti, ve bu testin 4 numaralı reaktörün bakım için kapatılması esnasında yapılması planlandı. Test, reaktörün elektrik kaynaklarının sekanslarını cereyan verme üzerine odaklandı. Test prosedürü, bir acil durum kapatmasıyla başlamış oldu. Reaktörün güvenliği üzerinde zararlı etkisi tahmin edilmiyordu, bu yüzden test programı reaktörün tasarım şefi ya da bilimsel idarecisi ile koordineli olarak yapılmadı. Bunun yerine sadece tesis direktörü tarafından onaylandı. Test parametrelerine göre deneyin başlangıcında reaktörün ısı üretimi 700 MW’ nin altında olmamalıydı. Test koşulları planlandığı gibi olsaydı, test hemen hemen başarıyla gerçekleşebilirdi; nihai felaket, onay verilen test prosedürüne aykırı olarak deney başlar başlamaz reaktör verimini arttırmaya zorlamaktan kaynaklandı. Çernobil santrali, 2 yıl, ilk 60-75 saniye boyunca toplam elektrik gücü kaybını karşılama kapasitesi olmadan çalıştı, ve bu yüzden önemli bir güvenlik özelliğinden yoksundu. İstasyon yöneticileri büyük olasılıkla ilk fırsatta bunu düzeltmek istedi, ki bu ciddi sorunlar meydana geldiğinde bile neden deneye devam ettiklerini ve gerekli izni neden Sovyet nükleer bakım düzenleyicisinden almadıklarını açıklar(üstelik 4 no lu reaktörde bir temsilci bulunmasına rağmen. Deney prosedürünün amaçları: 1- Reaktör 700MW-800MW arasında daha düşük bir güç seviyesinde çalışıyor olacaktı. 2- Buhar tirbünü jeneratörü tam hızıyla çalışıyor olacaktı. 3- Bu koşullar sağlandığında, türbin jeneratörünün buhar desteği kapatılacaktı. 4- Türbin jeneratörü performansının, soğutma pompalarına otomatik olarak güç sağlayan ve çalıştıran acil durum dizel jeneratörleri sıralanana kadar, soğutma pompaları için gerekli köprü gücü sağlayıp sağlayamayacağı belirlenecekti. 5- Acil durum jeneratörleri normal yeterli hıza ve voltaja ulaştıktan sonra, türbin jeneratöre serbest bırakılacaktı.


Kaza öncesindeki Koşullar: Testin uygulanmasını sağlayan koşullar 25 Nisan 1986 günü gündüz vardiyasından önce oluşturuldu. Gündüz vardiyasındaki işçiler önceden uyarıldı ve bu işçiler oluşturulan prosedürlere aşinaydı. Elektrik mühendislerinden oluşan özel bir ekip yeni voltaj düzenleme sistemini test etmek üzere oradaydı. Planlandığı gibi gündüz vardiyasının işe başlamasıyla 01:06 25 Nisanda güç ünitesinin randımanı kademeleri olarak azaltılmaya başlandı ve güç seviyesi nominal 3200 MW ısı seviyesinin % 50 sine düşürüldü.

Bu noktada bir diğer bölgesel güç istasyonu beklenmedik bir şekilde devre dışı kaldı ve Kiev elektrik şebekesi denetçisi akşamları oluşan yoğun elektrik talebini karşılayacak güce ihtiaç duyulduğu için çernobilde daha fazla güç azaltılmasının ertelenmesini talep etti. Çernobil santrali yöneticisi testin ertelenmesini kabul etti. Saat 23:04 te kiev elektrik şebekesi denetçisi reaktörün kapatılma işlemine devam edilmesi için izin verdi. Bu gecikmenin bazı ciddi sonuçları vardı; gündüz vardiyası geçeli çok olmuştu ve akşam vardıyası da çıkmaya hazırlanıyordu, ve gece vardıyası da işin yapılacağı gece yarısına kadar nöbeti devralmayabilirdi. Plana göre test gündüz vardiyasında bitirilmeliydi ve gece vardiyası sadece santralde beklenmedik bir kapanma olursa soğutma sistemlerinin bozulma ısısını devam ettirmekle yükümlüydü.



 Testi uygulamak ve hazırlanmak için gece vardiyasının zamanı çok kısıtlıydı. Vardiya değişimi sırasında güç seviyesinde % 50 den aşağı ani bir düşüş gerçekleştirildi. Alexander akimov gece vardiyası şefiydi, ve Lenoid taptunov kontrol çubuklarının hareketi dahil reaktörün operasyonel iderasinden sorumlu yöneticiydi. Genç bir mühendis olan Taptunov daha önce üç aylığına bağımsız bir yüksek mühendis olarak çalışmıştı. Test planı 4 numaralı reaktörün güç çıkışının kademeli olarak 700 MW-1000MW lik ısı seviyesine düşürülmesini gerektiriyordu. Test planında yer alan 700 mw seviyesine 26 Nisan 00:05 te ulaşıldı; ancak çekirdekteki nötron soğurucu ksenon 135 elementinin doğal yapısı yüzünden daha fazla azaltma işlemi yapılmasa bile reaktör gücü azalmaya devam etti. Güç yaklaşık olarak 500MW seviyesine ulaştığı için, Taptunov kasıtsız olarak reaktörü neredeyse kapatma noktasına getiren denetim çubuklarını devreye soktu. Taptunov ve Akimov radyasyon hastalığından öldüğü için ayrıntılı ve gerçek detayların bilinmesi zor. Reaktör gücü hemen hemen bir kapanma seviyesi olan 30 MW lik ya da daha az ısıya düştü, bu, test için güvenli olarak planlanan baştaki minimum güç seviyesinin yaklaşık olarak % 5 idi. Kontrol dairesi personeli, bunun üzerine kontrol çubuklarının büyük bölümünü yukarı çekerek gücü tekrar eski haline getirme kararı aldı. Birkaç dakika, personelin çubukları çekmesi, güç çıkışının artması ve ardından planlanan 700 MW değerinden çok daha düşük bir değer olan 160-200 MW de sabitlenmesi arasında geçti. İlk kapatma sırasındaki ani azaltma ve seviyenin 200 MW nin daha da altına düşmesi, ksenon 135 elementinin birikmesiyle reaktör çekirdeğindeki zehirlenmenin artmasına yol açtı. Bu, reaktör gücünün yükselmesini kısıtladı ve zehirlenme etkisini yok etmek için ek denetim çubuklarının reaktör çekirdeğinden çıkarılmasını zorunlu hale getirdi. Reaktörün düşük güçte ve yüksek zehirlenme oranında çalışması, dengesiz çekirdek sıcaklığı ile soğutucu akışı ve muhtemelen dengesiz nötron akısı ile birleşti. Bu noktada çeşitli alarmlar çalmaya başladı.


 Kontrol odası, su/buhar tamburlarının seviyesiyle ilgili ve besleme suyunun akış hızında değişiklikler ya da farklılıklar olduğuyla ilgili art arda gelen acil durum uyarıları aldı,bunun yanında tahliye vanalarının artan buharı bir türbin kondenserine tahliye etmek için açıldığını belirten ve nötron güç denetçisinden gelen uyarılar vardı. Bu periyotta 00:35 ile 00:45 arasında, termal termal hidrolik parametrelerle ilgili görünüşte reaktör gücünü korumak için dikkate alınmadı. Reaktör acil durum koruma sistemi acil durum sinyalleri, türbin jeneratörlerinin her ikisinin kapanmasına neden olan bir hatayı tetikledi. Bir süre sonra 200 mw lik güç seviyesinde daha çok ya da daha az sabit bir duruma ulaşıldı ve test hazırlıkları devam etti. Test planının bir parçası olarak ilave su pompaları 26 Nisan 00:05 te devreye sokuldu. Reaktör üzerinde artan soğutucu akışı oranı, reaktör çekirdeğinin hava giriş deliği soğutucusu sıcaklığının güvenlik payını azaltan ve suyun kabarcıklı kaynama sıcaklığını daha da yakınlaştıran bir artışa neden oldu. Akış saat 01:09 da izin verilen limiti aştı. Aynı zamanda, ilave su akışı tüm çekirdek sıcaklığını düşürdü ve çekirdekteki buhar boşluğunu azalttı. Ayrıca, su nötronları emdiği için ek su pompalarının devreye sokulması reaktör gücünü azalttı. Bu, operatörlerin güç devamını sağlamak amacıyla manual kontrol çubuklarını daha ileriye çekmek için harekete geçmesine neden oldu. Tüm bu yapılanlar kararsız bir reaktör konfigürasyonu oluşmasını sağladı. İlk olarak reaktörün ani durmasında devreye sokulan, güvenlik çubuklarının değerini sınırlayabilecek kontrol çubukları hemen hemen çıkarılmak üzereydi. Dahası reaktör soğutucusu kaynamayı azaltmıştı, fakat kaynama payını sınırlamıştı, bu yüzden her güç farklılığı su tarafından emilen nötronu azaltarak kaynama üretebilirdi. Reaktör, tasarımcılar tarafından oluşturulan güvenli çalıştırma koşullarının açık bir şekilde dışında olan kararsız bir konfigürasyondaydı.

Kazanın Etkileri

İngiltere'nin Galler bölgesinde kazadan iki hafta sonra saptanan yüksek radyoaktivite nedeniyle yeşil alanlara koyun ve sığırların girişi engellenmiştir.
Araştırmalarda ilk yıl doz açısından en fazla radyoaktiviteye maruz kalan Avrupa ülkesi Bulgaristan olarak belirlenmiştir. Sıralama açısından ise şemada yer alan ülkeler doz sırasına göre şu şekilde sıralanmıştır:[1]
Birleşmiş Milletler'e bağlı kuruluşlar olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Uluslararası Sağlık Örgütü, Dünya Bankası gibi kurumların ve Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna yetkililerinin oluşturduğu bir organizasyon olan Çernobil Forumu 2005 yılında “Chernobyl’s Legacy: Health, Environmental and Socio-Economic Impacts” (Çernobil’in Mirası: Sosyo-ekonomik, Çevresel ve Sağlık Bakımından Etkileri) başlıklı bir rapor yayınlamıştır.


En yüksek radyasyon dozlarına, sayıları bini bulan acil durum çalışanları ve Çernobil personeli maruz kaldı. Çalışanların bazıları için maruz kaldıkları dozlar öldürücü oldu. Zaman içinde Çernobil’de çalışan kurtarma personelinin sayısı 600 bini buldu. Bunların bazıları, çalışmaları boyunca yüksek düzeyli radyasyona maruz kaldılar. Çöken radyoaktif iyodinden kaynaklanan çocukluk tiroid kanseri, kazanın en önemli sağlık sorunlarından birisidir. Kazadan sonraki ilk aylarda, radyoaktif iyodin düzeyi yüksek sütlerden içen çocuklar yüksek radyasyon dozları aldılar. 2002 yılına kadar bu grup içinde 4000’den fazla tiroid kanseri teşhis edildi. Bu tiroid kanserlerinin büyük bölümünün radyoiyodin alımından kaynaklanmış olması çok muhtemeldir.

Kaynak: vikipedi  
http://tr.wikipedia.org/wiki/Çernobil_reaktör_kazası

                                                                 UĞUR BÖCEĞİ

                                                                          U.E.