25 Ağustos 2013 Pazar

DENİZ KİRLİLİĞİ VE KAYNAKLARI





Deniz kirlenmesi; deniz ekosistemine zarar veren, insan sağlığını bozan, balıkçılık da dahil olmak üzere, denizlerdeki faaliyetleri engelleyen, denizin kullanım kalitesini etkileyen ve değerini azaltan madde veya enerjinin insanlar tarafından deniz ortamına doğrudan veya dolaylı olarak bırakılması olarak tanımlanabilir.

Denizlerimizde canlı yaşamının sayıca ve türce giderek azalması, kentsel, endüstriyel ve tarımsal atıklardan kaynaklanan deniz kirliliğinin artması kıyısal yapılaşmanın büyümesi ve aşırı avlanmanın önemli sonucudur. Çeşitli yollardan meydana gelen deniz kirliliği, doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve insanların geleceği bakımından büyük önem arz etmektedir.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, tüm dünyada olduğu gibi, deniz kirliliği ve kıyılar ile ilgili sorunlar ayrı bir onem taşımaktadır. Sanayi, deniz taşımacılığı, şehirleşme, turizm ve atıkların boşaltılamsının yanısıra oluşan deniz kazaları ile de her geçen gün denizlerimiz daha hızlı kirlenmeye başlamıştır.

Denizlerin kullanım alanlarında birisi, kirlilik veren deşarjlar için bir alıcı ortam olarak kullanılmasıdır. Bu kirlilik deniz kıyısındaki yerleşim yerleri ve endüstrilerden doğrudan verilebildiği gibi akarsular, yağmur suları ve hava 
kirliliği ile de    daha uzak bölgelere taşıma yoluyla verilebilir. Bunun yanında endüstriyel olarak petrol ve petrol türevlerinin yaygın bir şekilde üretilip kullanılması, kullanım sonucu yapılan deşarjlar, deniz taşıması ve kazalar denizlerin kirlenmesinde önemli rol oynar.

Deniz kirliliği, insan tarafından doğrudan veya dolaylı olarak deniz çevresine bırakılan madde (atıklar dahil) ve enerji anlamına gelmektedir. Denizdeki biyolojik hayatın verimliliği ve sürekliliği suda oksijen ve ısı miktarı ile su ısısına bağlıdır. Bu üç fiziki kısmı belirleyen en kritik kısım ise yüzeyin ilk milimetreleridir. Bu bölgenin önemini şu şekilde açıklayabiliriz.

Suda oksijenin büyük çoğunluğu direkt olarak atmosferden gelir. Atmosferdeki oksijen miktarının sudan daha fazla olması nedeni ile yavaş yavaş atmosferdeki oksijen deniz suyu içinde çözülür ve akıntılar sayesinde denizin farklı derinliklerine dağılır. Bu atmosfer ile deniz arasındaki oksijen değişimi ise deniz yüzeyinde gerçekleşir. Sudaki besin zincirinin en alt tabakası olan zooplanktonlar ve phitoplanktonlar fotosentez ile beslenir. Fotosentez için en gerekli öğelerden birisi ise güneş ışığıdır. Denize giren güneş ışığının önüne ne kadar az bariyer çıkarsa, güneş ışığı daha derine inebilir. Yani deniz yüzeyi ne kadar berrak ve temiz ise güneş ışığı da o kadar derin bölgeye ulaşabilir.


Denizlerde Meydana Gelen Kirlilik

1- Deniz kıyıları boyunca kurulmuş bulunan yerleşim merkezleri ve sanayi tesislerinden,
2- Hava yolu araçlarından,
3- Denizlerde kurulmuş bulunan platform ve boru hatlarından,
4- Gemi ve deniz araçlarından meydana gelmektedir.

Gemilerden meydana gelen kirlenmeler;

a- Kazadan kaynaklanan kirlenmeler,
b- Kasıtlı veya bilgizice yapılan kirlenmeler olarak iki ana grupta incelenebilir.  

http://www.cevreonline.com/cevrekr/deniz%20kirlilik%20ve%20kaynaklari.htm

SeSSizlik

Kırlı Komur


Kömürün ucuz ve güvenli bir enerji kaynağı olduğu görüşü, geçmişte kaldı. Uluslararası Enerji Ajansı’nın yaptığı araştırmalara göre, önümüzdeki 5 yılda OECD ülkesi olmayan ülkelerde kömür talebinde artış olacak. Yükselen talep, düşük mevduat anlamına gelir, bu da kömür madenciliğinde dolayısıyla da kömür fiyatlarında artış olacağını gösteriyor. Kömür ihracatının %80’i, 6 ülkenin elinde. Talep arttıkça neredeyse 3 katına çıkacak kömür fiyatları sebebiyle pazar, çok daha fazla altyapı dar boğazı ile karşı karşıya kalacak.

Kömürde işletme giderleri
Termik santrallerin işletme maliyetlerindeki en büyük oran yakıt maliyeti. Kömürlü termik santraller için yakıt maliyeti % 60–70 civarı. Bu tür enerji santralleri için işletme maliyetini belirleyen, personel, bakım–onarım ve diğer işletme giderleri. İthal kömüre dayalı bir termik santral için kömürün taşıması, depolanması ve diğer liman masrafları işletme maliyetlerini artıran faktörler.

Kömürün Kirli Yüzü
  • Kömür santrallerde çıkan civa bölgedeki su kaynaklarının kalitesinin düşmesine neden oluyor, toprağı zehirliyor ve besin zincirine karışarak sayısız ölümcül hastalığa sebep oluyor.
  • Kömürün sebep olduğu asit yağmurlarında ortaya çıkan duman tüm ekosistemi yok edebilir. Orta Avrupa'da kömür santrallerinin etrafında çok geniş alanları kapsayan orman kayıpları kaydedildi. Birçok kömür santrali bulunan Çin'de 487 şehrin %54.5'ünde asit yağmuru gözlendi. Asit yağmurları insanlarda astım ve akciğer kanseri başta olmak üzere sayısız hastalığa sebep oluyor.
  • Kömür yakınca zararlı partiküller ve radyasyon açığa çıkıyor. Bu parçacıklar akciğer fonksiyonlarında azalma, astım, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve bebek ölümlerine sebep oluyor.
  • Kömürün yanması sonucu açığa çıkan atık ağır metaller ve zehirli maddeler içeriyor. Bu kirleticiler içme su kaynaklarına, yüzey su gövdelerine, bitkilere veya hayvanlara ulaştığında riskler meydana geliyor. Kısırlık, kanser, prostat ve solunum sorunları, kardiyovasküler ve nörolojik hasarlar, hipertansiyon, işitme bozukluğu bu maddelerin sebep olduğu hastalıklardan sadece bir kaçı.
  • Kömür tatlı su kaynaklarını azaltıyor. Kömür santrallerinden yayılan zehirli maddeler bölgedeki tatlı suyu kirletiyor.
  • Kömür fiyatları petrol fiyatlarına bağlı olarak sürekli artıyor.

SeSSizlik

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Turkiye`nin Cani Kampanyasi


GURUR DUYULACAK BİR DOĞAL MİRASA SAHİBİZ. ANCAK BU ZENGİNLİĞİMİZ TEHLİKE ALTINDA!

Yüzlerce bitki ve canlı türüne ev sahipliği yapan Türkiye’nin doğal zenginliği hızlı nüfus ve tüketim artışı ile ortaya çıkan aşırı kaynak kullanımı, alan kullanım değişiklikleri, kirlilik gibi sebeplerle tehlike altında. Bu baskı sonucu, türkülerimize konu olan turnalar, atasözlerimize girmiş çiçekleri geçmişten aldığımız ve geleceğe taşıyacağımız doğal mirasımız üzerindeki baskı her geçen gün artıyor. Acilen harekete geçmemiz gerekiyor! 

WWF-Türkiye, ülkemizde biyolojik çeşitlilik konusunda farkındalık yaratmak ve doğal değerlerimizin korunmasına yönelik projelere kaynak yaratmak amacıyla Türkiye’nin Canı Kampanyası’nı başlattı. Bireylerin ve kurumların bağışlarıyla oluşturulan hibe fonu, Türkiye’de doğa koruma konusunda faaliyet gösteren yerel sivil toplum kuruluşlarının projelerini hayata geçirmesi için dağıtılıyor. 

Kalıcı ve somut doğa koruma çözümleri üretebilmek için yerelin desteği ve gücü anahtar bir rol oynuyor. Yerelden doğan ve hepimizin ortak değerleri olan biyolojik çeşitliliğimizi, ancak birlikte hareket ettiğimizde koruyabiliriz. Siz de Türkiye’nin Canı Kampanyası’na destekleyerek, daha fazla yerel STK’nın doğa koruma projesini hayata geçirmemize yardımcı olabilirsiniz. 


KAMPANYA NASIL İŞLİYOR?

Türkiye'nin Canı Kampanyasına bireysel ve kurumsal olarak yapılan bağışlar, bir havuzda toplanarak hibe fonu oluşturur. Bu bağışlar belli bir miktara ulaştığında, yerel sivil toplum kuruluşlarına hibe çağrısında bulunur. Yerel sivil toplum kuruluşları, biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik geliştirdiği projeler için hibe başvurusunda bulunur. Kazanan projelere hibeler dağıtılır ve projeler başlar. Hibe alan kuruluşlar faaliyetlerini gerçekleştirirken, WWF-Türkiye, yeni dönem hibe çağrısı için bağış toplamaya devam eder.



SeSSizlik

23 Ağustos 2013 Cuma

Karbon Ayak İzi nedir? Nasıl hesaplanır?


Karbon Ayak İzi Nedir ?
.01

Karbon Ayak izi birim karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür.

Yukarıdaki dilim grafik, ortalama bir kişinin karbon Ayak İzini'nin toplamını oluşturan ana unsurları göstermektedir.
Karbon ayak izi iki ana parçadan oluşur: doğrudan/birincil ayak izi ve dolaylı/ikincil ayak izi.
Birincil ayak izi evsel enerji tüketimi ve ulaşım (sözgelimi araba ve uçak) dahil olmak üzere fosil yakıtlarının yanmasından ortaya çıkan doğrudan CO2 emisyonlarının ölçüsüdür.
İkincil ayak izi kullandığımız ürünlerin tüm yaşam döngüsünden bu ürünlerin imalatı ve en sonunda bozulmalarıyla ilgili olan dolaylı CO2 emisyonlarının ölçüsüdür.
Karbon Ayak İzinizi Azaltmak İçin İpuçları
  1. Tatiller
    Uçakla gitmeyin.
  2. Elektrik
    Yenilenebilir enerji kullanın.
  3. Doğal Gaz
    Isınma için güneş enerjisi kullanının; bu yolla doğal gaz faturanızı yılda yüzde 70 oranında azaltabilirsiniz.
  4. Seyahat
    Mümkün olduğunca toplu taşıma araçlarını kullanın. Yerel otobüs hizmetlerinizi öğrenin ve kullanın.
  5. Araba
    Paylaşma Yolculuk ayak izinizi azaltmak için işe giderken arabanızı paylaşabilirsiniz.
İkincil Ayak İzinizi Azaltmak İçin İpuçları
Birşeyler satın aldığınız zaman, bu ürünlerin nerelerde üretildiğini ve üretimde hangi maddelerin kullanıldığını göz önüne alın. İmalat ya da nakliyesinde yüksek emisyona sahip olan ürünlerden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Sözgelimi:
  1. Şişe suyu
    Çoğu Avrupa ve Kuzey Amerika ülkesinde musluk suyunu kullanma konusunda herhangi bir sakınma olmamasına rağmen insanlar şişe suyu alma konusunda ısrar etmektedir. Eğer şişe üzerinde volkanik kaynaklardan geldiği konusunda bir ibare varsa uzak bir yerden ithal edildiğinden emin olabilirsiniz. Suyun nakliyesinin karbon Ayak izini hayal edin. Bir de buna şişeleme ve/veya geridönüşümden kaynaklanan emisyonları ekleyin.
  2. Uzak mesafelerden gelen yiyecek ve içecekler
    Süpermarkete gittiğiniz zaman satın aldığınız yiyeceklerin hangi ülkeden geldiğini anlamak için etiketine bakınız. İngiltere’de sonbaharda Yeni Zelanda elması almaya gerek yoktur, ama insanlar buna pek dikkat etmezler. Dünyanın öteki ucundan gelen bir şişe şarabı satın alırken iki kez düşünün; çok daha fazla, ama çok daha az yol katetmiş yerel şarap bulabilirsiniz. Yapacağınız en iyi şey kendi meyve ve sebzelerinizi kendi bahçenizde yetiştirmek olacaktır. Bir elma ağacı diktiğinizde hem bir sürü mevyeye sahip olursunuz hem de bu ağaç atmosferdeki karbon miktarının azaltılmasına katkıda bulunur.
  3. Et tüketimi
    Et tüketmini, özellikle kırmızı et tüketimini azaltın.
  4. Uzak ülkelerden gelen elbiseler
    Satın almadan önce elbiselerin etiketlerini kontrol edin. Eğer 1000 milden daha uzak bir ülkeden gelmişse başka elbise aramaya devam edin.
  5. Fazla ambalajlanmış ürünler
    Gereksiz ambalaja sahip ürün ve hizmetlerden uzak durun. Daha fazla söze gerek var mı?

    Kaynak:
    http://www.karbonayakizi.com/
    ---------------------------------------------------------------------------------------------------

    Karbon Hesaplama

    Karbon ayakizi hesaplama sistemine hoş geldiniz.
    Lütfen yaşadığınız ülkeyi seçiniz. Bu seçim hangi ülkenin kişi başına ortalama ne kadar CO2 ürettiği hakkında size bilgi verecektir.

    ----Türkiye----

    Seçili ülkenin kişi başına ürettiği CO2 miktarı : 3,14
    tondur.  
    Karbon hesaplamanıza adımları takip ederek başlıyabileceğiniz gibi, herhagi bir adıma geçiş yaparak bağımsız olarak ilgili adımdan dolayı ne kadar CO2 üretimine neden olduğunuzu hesaplayabilir, toplam CO2 üretimizini hesapladıktan sonra bunu telafi etmek için öneriler alabilirsiniz.
    Hesaplamalarımızn kaynağı;
    Ana emisyonlar için hesaplamalarımız DEFRA (İngiltere Çevre,Gıda ve Tarım İşleri Departmanı) ve EPA (ABD Çevre Koruma Ajansı) 'nın ölçüm kombinasyonlarına dayanmaktadır.
    İkincil emisyonlar Carbon Footprint firmasının, kişilerin günlük etkinliklerini inceleyerek çevre üzerine ne kadar etki yaptıklarının tahmini hesaplarla oluşturmasına dayanmaktadır. İkincil (yaşam tarzı) ayakiziniz gerçekte, bu tahmini hesap sonucundan farklılık gösterebilir.
    Kişi başına düşen toplam karbon ayak iziniz, ana ve ikincil ayakizinizin toplamıdır.
    Her ülke için kişi başına düşen ortalama karbon ayak izi verileri EPA (ABD Çevre Koruma Ajansı)'dan alınmıştır.

    ( Önemli Dipnot: yukarıda karbon hesaplama hesapmakinası sadece konuyla ilgili temsili olarak bilgi edinme amaçlıdır bu hesabı yapabilmek için lütfen aşağıda belirtilen linki tıklayarak sayfanın orjinaline ulaşınız)

    Kaynak:
    http://www.karbonayakizi.com/calculator/calculator.aspx

                                             
                                                        UĞUR BÖCEĞİ

Izmir Karaburun'dan Çevre İsyanı Yürüyüşü






Karaburun'da kurulacak taş ocakları, rüzgar elektrik santralleri ve balık çiftliklerine tepki gösteren çevreciler, protesto yürüyüşü yaptı. Konak Meydanı'na gelen çevreciler 'Nergis kokla RES yapma', 'Meralarımız yok olmasın', 'Siz Keçileri mi Kaçırdınız', 'Maden Ocağı İstemiyoruz', 'Balık Çiftliklerine Hayır' pankartları açtı.

Karaburun Yarımadası Ortak Yaşam Platformu (KOYAP) öncülüğünde yaklaşık 300 çevreci ilçede kurulması planlanan taş ocakları, rüzgar elektrik santralleri ve balık çiftliklerine karşı Karaburun İlçe Merkezi'nde sabah saat 09.00'da toplanarak yürüyüşe geçti.


http://egeninsesi.com/115134-karaburundan_cevre_isyani_yuruyusu

SeSSizlik


15 Ağustos 2013 Perşembe

2013 Atık Yonetimi Sempozyumu






T.C.Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün öncülüğünde, Atık Yönetimi ile ilgili uygulamaların güçlendirilmesi, geliştirilmesi ve ilgili paydaş gruplarla (Üniversiteler, özel sektör, çevresel STK’lar, oda ve birlikler, Enstitüler, Belediyeler) bilgi alışverişinde bulunulması ve Atık Yönetimi alanındaki yeniliklerin değerlendirilmesi amacı ile 14-18 Nisanda, Antalya’da 700 kişinin katılımı ile 3 gün süren “Atık Yönetimi Sempozyumu” düzenlenmiştir.



https://www.tucev.org/faaliyet_detay.php?id=18



 SeSSizlik

14 Ağustos 2013 Çarşamba

2012 yılı içerisinde TPAO’da Yürütülen Çevre Koruma Faaliyetleri









"Gelecek kuşaklara havası, suyu, toprağı 

temiz bir çevre bırakmak sorumluluğu 

içinde hareket edilerek, proje bazlı çevre

 koruma çalışmaları gerçekleştirilmiştir. " 










           


Bölgelerimizde, kirlenen alanlarda yürütülen 

rehabilitasyon çalışmaları geçtiğimiz yıla

 göre artış göstermiş olup, Batman Bölge

 Müdürlüğünde % 96, Adıyaman Bölge 

Müdürlüğünde % 81 oranındakirlenen

 alanlar rehabilite edilmiştir. Çevrese

l yönetim sistemlerinin etkinliğini artırmak

 amacıyla Çevre Koruma Prosedürleri

 hazırlanmış, mevzuata uyum sağlamak ve

 saha  faaliyetlerimizden kaynaklanan çevre kirliliğini önlemek amacıyla, biyoremidasyon,

 stabilizasyon-nötralizasyon çalışmaları ile sondaj sahalarında kullanılan mud-pitlerin

 rehabilitasyonları yapılmıştır. 



2012 yılı içerisinde TPAO’da Yürütülen Çevre Koruma Faaliyetleri; 
  • Petrol ve Doğalgaz Üretim ve Depolama tesisleri için Çevre İzni Alınması çalışmaları,
    
    
  • Kıyı tesisleri Acil Müdahale Hizmeti, Planı ve Tatbikat Çalışmaları,
    
    
  • Petrol ve Doğalgaz Üretim Faaliyetleri Sonucu Oluşan Atıksuların Yönetimi Projesi (TÜBİTAK-KAMAG Projesi),
    
    
  • Mobil Atık Yakma Sistemlerinin kullanımı,
    
    
  • Sondaj Atıkları ve Atıksularının Yönetimi Projesi,
    
    
  • Biyoremidasyon Ürünlerinin Karşılaştırmalı Uygulama Projesi,
    
    
  • Atık Yağların Hampetrole Karıştırılarak Geri Kazanımı,
    
    
  • TPAO Faaliyetlerinden Kaynaklanan Atıksuların Yönetimi ve Bertarafı Uygulamaları,
    
    
  • Çevre Koruma Sarf Malzeme ve Ekipmanlarının Kullanımı,
    
    
  • Batı Karadeniz Off-Shore Projesi,
    
    
  • Derin Deniz Sondaj Projeleri,
    
    
  • Irak Projeleri,
    
    
  • Denizde Üretim Faaliyeti Sonucu Oluşan Formasyon Sularının Yönetimi Çalışmaları,
    
    
  • HSE Prosedürlerinin Hazırlanması,
    
    
    
    
    http://www.tpao.gov.tr/tp2/sub_tr/sub_icerik.aspx?id=141
    
    
    
    
    
    
    SeSSizlik

13 Ağustos 2013 Salı

İklim Değişikliği Sağlığa Zarar Veriyor

İklim değişikliğinin insan sağlığına olumsuz etkileri var. 2003 ve 2006 yıllarındaki aşırı sıcaklar çok sayıda insanın tansiyon ve kalp yetmezliğinden ölmesine sebep oldu.
Alman çevre örgütü Germanwatch’ın 3 Aralık’ta Birleşmiş Milletler Cancun İklim Zirvesi’nde açıkladığı 2010 Küresel İklim Risk Raporu’nun verilerine göre, son 20 yılda kaydedilen 14 bin aşırı hava durumu 650 bin can aldı. Bu olağanüstü hava koşulları Almanya’nın Bonn kentinde Almanya Çevre Bakanlığı, Federal Çevre Dairesi ve Alman Hava ve Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü uzmanlarınca mercek altına alındı.
İklim değişikliğinin insan sağlığı üzerinde çok olumsuz etkileri olduğuna yönelik görüşler var. Federal Almanya Cumhuriyeti Çevre Bakanlığı’ndan Jürgen Becker, Almanya’nın olağanüstü hava koşullarına kendisinin hazırlıklı olması gereken ülkeler arasında yer aldığını söylüyor ve ekliyor: “Beni, sıcak hava dalgaları endişelendiriyor. 2003 ve 2006 yıllarındaki aşırı sıcaklar çok sayıdaki kişiyi tansiyon ve kalp yetmezliğine yenik düşürdü. Sel felaketleri de bizi endişelendiriyor. Bir yandan can kaybına neden olurken, diğer yandan bulaşıcı hastalıklar ve salgınlara yol açıp, evlerde rutubete neden oluyor. Buna karşı önlem alınmalı.”
Çevre felaketleri
Alman Meteoroloji Genel Müdürü Paul Becker, çevre felaketlerinin başlıca nedeninin, iklim değişikliği olduğunu söylüyor. Becker, “İkisinin arasında mutlak bir bağlantı var. Almanya, hatta tüm dünyada aşırı sıcaklar daha sık görülmeye başlandı. Bu durumda sıcak geçen gece ve gündüzler artıyor vesıcaklık 20 derecenin altına düşmüyor. Biz buna tropikal hava şartları da diyoruz. Bu hava insan vücudunu olumsuz etkiliyor” şeklinde konuşuyor.
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bürosu’ndan Srdan Matic, iklim değişikliğinin insan sağlığına verdiği dolaylı ve dolaysız zararlardan endişe duyduklarını söyledi.
Matic, “2003 yılında Avrupa’yı etkisi altına alan sıcak hava dalgasında 70 bin kişi hayatını kaybetmişti. Bunların arasında yaşlılar, çocuklar ve mekansızlar çoğunluktaydı. Rusya Federasyonu’nda da aşırı sıcaklar ve tarım alanlarındaki anız yangınlarından dolayı ölü sayısı arttı . Tahminlere göre aşırı sıcaklardan iki hafta içinde 10 ila 20 bin kişi öldü” dedi.
Vücudun susuz kalması
Aşırı sıcaklar orta ve uzun vadede vücudun susuz kalmasına ve dolayısıyla sağlık problemlerine yol açabiliyor. Meteoroloji Uzmanı Paul Becker çözüm olarak küresel iklim değişikliğine uyum stratejileri geliştirilmesini öneriyor. Hızlı iletişim ve tehlikeli hava koşulları karşısında halkı zamanında uyaracak erken uyarı sistemleri yer alıyor.
Becker, “Isı Sağlığı Gözlem Uyarı Sistemleri, iklim değişikliğine uyum sağlamada etkili bir yöntem. Bu yöntemle vatandaşlarımızı iş işten geçmeden bilgilendirip gerekli önlemleri almalarını sağlayabiliyoruz. Almanya’nın karşı karşıya kaldığı başka bir tehlike de akarsu ve nehirlerde su seviyesinin yükselmesi. Buna karşı da önlem alınması şart. Baden-Württemberg ve Bavyera Eyaletlerinde su taşkınlarının zararını önleme çalışmaları uzun zaman önce tamamlandı” ifadelerini kullanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nden Srdan Matic, insanların küresel iklim değişikliğinden kaynaklanan bu gibi felaketlere her zaman hazırlıklı olmaları gerektiğini söylüyor. Matic, “Esnek olmalıyız, evlerimizi iklim koşullarına uygun inşa etmeliyiz. Ayrıca kalorifer ile soğutma sistemlerimiz de şartlara uygun olmalı. Verebileceğimiz en önemli mesaj şu: İklimi değiştiremeyeceğinize göre, kendinizi değişen iklime uydurun” şeklinde konuşuyor.

                                                   SeSSizlik

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Kuzey Kutbu`nu Kurtar



Hepimiz icin hayati onem tasiyan Kuzey Kutbu`ndaki buzullar yok oluyor.Hem de hizla!

Son 30 yilda Kuzey Kutbu`ndaki buzullarin %75`ini kaybettik.

Simdi imzani ekle ve dunya liderlerinin Kuzey Kutbu`nda kurtarilmis bir bolge ilan etmelerini iste.

Daha fazlasi icin:
http://savethearctic.org/tr/
       
      SeSSizlik 

11 Ağustos 2013 Pazar

Çevre Kirliliğinin İnsan Üzerindeki Etkileri Ve Teknolojinin Zararları

                                

                                Çevre Kirliliğinin İnsan Üzerindeki Etkileri
  • Hava kirliliğinde en çok açığa çıkan gazlardan biri olan sülfürdioksit, solunum yolu problemlerine yol açıyor; üstelik akciğer dokusunu da zedeliyor. Monoksit, sinir sisteminin çalışmasını etkiliyor. Kurşun ise çocuklarda beyin zararlarına yol açıyor. Yine bol miktarda bulunan nitrojendioksit, nefes almayı güçleştirirken astıma da neden oluyor.
  • Sulara karışan bakteri, virüs ve çeşitli kimyasal yapılar insan vücuduna girerek her çeşit hastalığa yol açabilmektedir.
  • Radyasyonun insan vücudunu etkilemesiyle bağışıklık mekanizması felce uğrar ve insan vücudunda kanserli hücrelerin oluşumu ve yayılımı gözlenir.



                                                    Teknolojinin Zararları

Teknoloji ürünlerinin neredeyse tamamı elektrikle çalışmaktadır. Elektrikle çalışan her alet bir elektromanyetik alan oluşturur. İnsan beyninin de kendine ait bir elektromanyetik alanı vardır. Çünkü sinirler nöronlar aracılığıyla elektriksel uyarıları beynin çeşitli yerlerine ulaştırarak çalışırlar. Bu nedenle günlük hayatta kullandığımız her elektrikli cihaz mutlaka bizi olumsuz etkilerler. Örneğin cep telefonu ile bize en az zarar verecek şekildeki konuşma süresi doktorlarca günlük azami 5dk olarak açıklanmıştır. Tabiki bu 5dk süresince telefonun yaydığı elektromanyetik dalga miktarı maksimum seviyesine çıkar ve insanın beyin ısısının artmasına neden olur. Beyindeki bu manyetik düzensizlik, uzun vadede beyin hücrelerinin ölmesine ve özellikle kulaktaki birtakım organların görevini yitirmesine yol açmaktadır. Bu da duyu kaybı ve denge bozuklukları gibi etkilere neden olabilmektedir.

Elektromanyetik alan konusunda en çarpıcı ve tehlikeli örnek olarak cep telefonunu verdik. Fakat günlük yaşamımızda kullandığımız bluetooth cihazlar, kablosuz ürünler(modemler, fareler, klavyeler, oyun kumandaları vs.), televizyonlar, crt ve lcd monitörler gibi birçok alet oluşturdukları manyetik alan miktarlarına göre insan vücudunu ve kimyasını olumsuz etkilemektedir.

Benzer şekilde yüksek gerilim hatları yakınındaki evlerde yaşayan çocuklarda Amerikan Bilimler Akademisi tarafından yapılan incelemeye göre lösemi görülme riskinin diğerlerine göre 1.5 katı fazla olduğu tespit edilmiştir. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar yüksek gerilim hatları ve elektrikli aletlerin kanser riskini artırdığını göstermektedir. 0-300 Hz frekanslı alanlardan iletkenlik özellikleri nedeniyle en çok etkilenen dokular beyin sıvısı ve kan, ikincil derecede etkilenen dokular ise göz, göz sıvısı, troid, kas, gastrointestinal sistem, prostat ve testis dokuları olarak açıklanmıştır. Yani gün içinde teknolojiden yararlandığımız ölçüde giderek artan oranlarda zarar görmekteyiz.

Baz istasyonlarına veya büyük çanak antenlere yakın yerler de manyetik kirlenmenin fazla olduğu bölgelerdir.
Bu nedenle teknolojiyi mümkün olduğunca ve sadece olmazsa olmaz önemdeki ihtiyaçlarımız için kullanıp, özellikle cep telefonu görüşmelerimizi kısa tutmaya ve cihazı mümkün olduğunca vücudumuzdan uzakta bulundurmaya özen gösterelim.


http://www.delinetciler.net/ekoloji-ve-cevre-sorunlari/65960-cevre-kirliliginin-insan-uzerindeki-etkileri.html


                                                           SeSSizlik